Güneşli hayallerin doğurduğu sanattan da büyülendim, deniz kenarında serpilen bazı aşkların heybetinden de… HASAN BÜENT KAHRAMAN
- Manzaralı Bir Oda, E. M. Forster: İngiliz incelikleri, geri planda sömürgecilik ve Hindistan.
* Muhteşem Gatsby, Scott Fitzgerald, mutlaka Can Yücel çevirisi: Başka söylenecek söz var mı? Filmi de güzel ama siz hem de ‘Can Baba’nın çevirisinden okuyun. Muhteşem.
* Günaydın Hüzün, Françoise Sagan, mutlaka Nurullah Ataç çevirisi: Sagan unutuldu mu? Bunca kısa romanda bunca çok şey anlatmak… Fransız Riviera’sı, genç bir kız, baba ve sevgililer. Bir de Nurullah Ataç Türkçesi.
* Kefaret, Ian McEwan: Filmi de var. Gene İngilizler ve onların yaz heyecanı. Ama çok duyarlı bir roman ve yaşayan en iyi yazarlardan biri.
* Yetenekli Bay Ripley, Patricia Highsmith: Favoriler favorisi. Matt Damon’ın oynadığı, eşsiz İtalya manzaralarının göründüğü filmi izleyin. Ama romanı mutlaka okuyun. Highsmith, Dostoyevski damarından bir yazar.
* Yaz Bitince, Edith Wharton: Ah, Wharton! Yazmasam eşim Yasemin’in dilinden kurtulamam. Gerçekten bunca duyarlı, bunca incelikli, bunca güzel ve bunca kısa bir roman. Sadece o yazabilir.
* Ağustos Işığı, William Faulkner: Bir de zor roman bulunsun. Faulkner’ın sevgili Amerika Güneyi (Güney Amerika değil!). Bizim Yaşar Kemal’imizin eşleniği gibi düşünün. Nobel’li bir roman.
* Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare, mutlaka Can Yücel çevirisi: Shakespeare küfür eder mi? ‘Can Baba’ çevirirse evet. Mutlu olmak zor değil, bu kitabı okumak yeterli.
* Venedik’te Ölüm, Thomas Mann: Listenin en ağır romanı budur derim. Sabahları erkenden içilen çok koyu bir kahve gibi. Lezzetine doyulmaz ama hafif bir acılığı da var. 20’nci yüzyılın en büyük yapıtlarından.
* Nemesis, Philip Roth: Roth ne yazarsa zevkle, hazla okunur. Bu çok ilginç bir öykü. Çocuk felci salgınından, ters taklalarla gelişen bir roman. Okumamak günah.
* Büyücü, John Fowles: Belki o kadar popüler değil Fowles ama mükemmel. Çok ilginç. Bir Yunan adasına çekilmiş, hayallerinin kırgınlığı içindeki Oxford mezununun gizemli öyküsü. Yavaş yavaş okumak için.
* Her Gece Bodrum, Selim İleri: Türkiye’nin tek yaz romanı. Ama Akdeniz duyarlılığıyla yüklü, yaz, dirim, beden, arzu etrafında gelişen mükemmel bir dil ve anlatım.
* Yaz ve Duman, Tennessee Williams: Ah bu TW! Daima dolambaçlı, gizemli, karmaşık ama acımasız. Bir tiyatro oyunu bu. Yazın da mükemmelen okunur.
* Lolita, Vladimir Nabokov: Ne denebilir ki? Adı bilinen, öyküsü hayal meyal anımsanan ama okunmayan bir roman. Joseph Conrad’la birlikte, sonradan öğrenilen İngilizceyle neler yapılabileceğinin eşsiz örneği. İnsan ve tutkuları. Yaz da bir tutku mevsimi değil mi?
* İskenderiye Dörtlüsü, Lawrence Durrell; hepsi uzun gelirse ‘Justin’: Benim için 20’nci yüzyılın en büyük yapıtlarından biri. Bu kadar şiirsel bir roman olabilir mi? İnsan bu kadar derinlikli anlatılır mı? Bir kent bu kadar roman kişisi olabilir mi?
* Akşam Güneşi, Reşat Nuri: Reşat Nuri bizim klasiğimizdir. Bakmayın bunların melodramatik aşk romanları diye anımsanmasına. Balzac’la aşık atabilecek bir yazardır. Çok ilginç bir öykünün etrafında Midilli adasında gelişen bir aşk. ‘Ateş Gecesi’ de pekâlâ olur.
* Yaz Çılgınlığı, Truman Capote: Verdiği partilerle hâlâ anımsanan bu çok ilginç yazarın ölümünden 20 yıl sonra bulundu bu roman. Genç bir kızın yalnız geçen New York yazında yaşadığı bir aşk serüveni. Çok güzel.
* Ölmez Otu, Yaşar Kemal: Dünyanın en büyük yazarlarından. Tam bir peyzaj yazarı. Çukurova. Ve ‘Hamlet’i anımsatan bir öykü. Evrensel, mitolojik. ‘Sarı Sıcak’ öyküsünü de okuyun Yaşar Kemal’in: Çukurova, yaz ve kösnü.
* Aspern’in Mektupları, Henry James: Amerikalı ve Avrupalıların İtalya tutkuları. Venedik’te geçen, soluk soluğa okunan, kısacık ama büyük duyarlılıklarla yüklü bir aşk öyküsü. Bu Henry James de galiba Amerikalıların Balzac’ı.
* Bir Yaz Mevsimi Romansı, Demir Özlü: Türkçenin en incelikli kalemlerinden biri. Eşsiz bir duyarlılık. 1970’ler. Geride Türkiye ve aydınları. Özlü ne yazsa okunur. Siz, ‘Geçen Yaz Kentte Kızlar’ı da deneyebilirsiniz.
* Bonus: Sait Faik öyküleri. Yazı, denizi, balıkçıları, Burgaz’ı öyle anlatan başka kimse yok!