Şehir hayatında farkında olmadan çıkardığımız atık o kadar fazla ki bunlara ‘çöp’ deyip geçmeden önce bile bir kere daha düşünmeli. Günümüzde birinin çöpü sadece diğerinin hazinesi değil, hepimizin hazinesi artık! Eşyaların asıl amacından farklı biçimde tekrar kullanılıp değerlerinin artırılması anlamına gelen ‘ileri dönüşüm’ kavramını ve uygulayıcılarını mercek altına aldık.
SELİN ÖZAVCI TOKÇABALABAN
Eskilerin, “Evladım onu atma, ben değerlendiririm” diye topladığı saksı olan teneke kutular, bahçe lambası olan su kabakları, sulama aletine dönen deterjan ve türlü işte kullanılan yoğurt kapları… Modern toplumda insanın geride bırakmaya alışkın olduğu çöplerin değer kazanacağı aklınıza gelir miydi? Aslında gelmeliydi! Zira hızlı şehirleşmeyle birlikte kullanımı daha da artan tüm bu ambalaj, kutu ve kabı çöp diye görmeden önce, en azından birkaç kere daha kullanmak üzere düşünmeli. Düşünenler de var. Adına da ‘ileri dönüşüm’ diyorlar.
Atıkların hammaddeye dönüşüp tekrar üretime kazandırılması anlamında kullanılan ‘geri dönüşüm’ kavramına çoktandır aşinayız. ‘İleri dönüşüm’ ise eşyaların amacından farklı biçimde kullanılıp değerlenmesi… Geri dönüşüm yeniden imalat içerirken, ileri dönüşüm yeniden tasarım ve uygulama sürecini kapsıyor.
Mimar Sinan Üniversitesi Grafik bölümünden mezun olup, grafik tasarımcı olarak çalıştıktan sonra 10 yıldır ağırlıklı olarak 3 boyutlu işlerle uğraşan Pınar Akkurt, ileri dönüşüm kavramını gündelik hayata pratik uygulamalarla yansıtan bir sanatçı. Pet şişeden saksı, tuvalet kâğıdı rulosundan hoparlör, deterjan şişesinden kürek gibi basit ama işlevsel tasarım örneklerini anlattığı bir İleri Dönüşüm Kütüphanesi’ne hayat veriyor. Tasarım ve mimarlık öğrencileriyle çalışıyor…
İleri dönüşümü şöyle tanımlıyor: “Gündelik hayatı hack’lemek, problem çözmek gibi. Yaratıcı yeniden kullanım diyebiliriz.” İngilizce ‘upcycling’ ya da daha az bilinen ‘downcycling ’ gibi kavramların hepsinin özünde ‘cycle’ yani döngüsel olmalarının yattığını; ‘al, kullan, at’ diye süregiden ekonomik sistem yerine ‘al, kullan, tekrar kullan, farklı kullan’ şeklinde ilerleyen sürdürülebilir modelin oluştuğunu anlatıyor. “Ekonomik sistem tüketim alışkanlıklarımızı, dolayısıyla çöplerimizi de belirliyor” diyor.
ATIK SORUNU GERİ DÖNÜŞÜMLE ÇÖZÜLEMEYECEK KADAR BÜYÜK
Geri dönüşüm ve ileri dönüşüm arasındaki farkı sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz: “Geri dönüşüm gerekli ama tek başına yeterli değil. Bugüne kadar dünyada üretilmiş plastiğin sadece yüzde 10’u geri dönüştürülmüş. Plastik üretimi ve tüketimi her gün katlanarak artmaya devam ediyor. Okyanuslarda yüzen, ‘Yedinci Kıta’ dediğimiz, dev çöp yığınları var. Çözümün sadece geri dönüşüm olduğunu düşünmek büyük bir yarayı küçük bir yara bandıyla kapatmaya çalışmak gibi. İleri dönüşüm ise bireysel olarak yapılabilecek, işin içine tasarımın girdiği müdahaleler. Bu yaraya bir pansuman aslında. Çevremize ve atıklara farklı bir gözle tekrar bakmamızı, atıklarımızı azaltmamızı, düşünmemizi sağlıyor, bu konuda bir şeyler yapabileceğimizi hatırlatıyor. Atık sorunu tek yöntemle çözülemeyecek kadar büyük, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız, ileri dönüşüm de bunlardan biri. ” İstanbul gibi bir metropolde yaşarken sadece hayatı ileri dönüşüme adapte etmek üzere ne tür ipuçları önerir diye soruyoruz, anlatıyor: “Kamusal alanı düşününce aklıma insanların ‘çöpleriyle’ dahil olabileceği büyük heykeller, mekânsal yerleştirmeler geliyor. Ölçeği küçültürsek, so- kak hayvanları için yemek, su kapları, barınaklar gibi şeyler yapmak, evsizler için çözümler üretmek, parklar için mobilyalar tasarlamak… ”
Banu Uğural uzun yıllar moda tasarımı sektöründe çalıştıktan sonra yeni yol çizmeye karar veriyor. Bunun için de köylerdeki çocuklarla ileri dönüşüm çalışmaları yapmak üzere bir mobil atölye hayaliyle, ‘Atma Kullan’ projesi için İzmir’den Adıyaman’a yollara düşüyor… Projeyi şöyle anlatıyor: “Köylerde yaşayan nineler, amcalar esas dönüştürücüler. Ellerinde kalan kumaşlardan kilim dokumak da mutfakta kalan malzemelerle çorbalar yapmak da onlar için hayat alışkanlığı. Köylerdeki çocuklar için atıl malzemelerle yapılan oyuncaklar o kadar değerli ki… Şehirli çocuklarsa ileri dönüşüm çalışmalarını başta katılmaları gereken herhangi bir kurs gibi görürken ellerine ilk defa çekiç alıp dikiş öğrenince kendilerine olan güvenleri artıyor. Köyde ya da şehirde bir çocuğa ulaşmak tüm ailesine ulaşmak demek.” “Kullanım ömrünü doldurmuş objelerin yeniden işlevsellik kazanma sürecini bir oyun olarak görmek oldukça iyi bir fikir.
Bu şekilde hem dönüştürdüğümüz ürünler daha inovatif oluyor hem de bu iş bizim için çok daha eğlenceli bir hale geliyor…” Bu fikrin sahibi üç kişilik ekip; tasarımcı, heykeltıraş, videographer Berk Barutçu, Burak Eröz ve Ozan Bekdikli’den oluşan üçlünün çocukluğundan bu yana ortak noktası “ben kesin bundan bir şey yaparım” diyerek sokaktan bulduklarını eve toplamaları. Annelerinin çöpçü olarak adlandırdığı bu çocuklar büyüyünce bu işin aslında bir oyundan fazlası olduğunu keşfediyor. İş de böyle büyümüş. Tornavidaları bile yokken şimdi ekipman destekleri ve atölyeleri var. Atılacak eşyası, alet kullanma becerisi ve harika fikirleri olan insanları tek çatı altında toplayan kolektif bir ortam yaratmaya çalışıyorlar. İleri dönüşümün kent hayatında atık malzemelerle kurgulanmış çocuk parkları, markaların, özellikle yapı marketlerin fire malzemelerini halka açık olarak paylaşmaya başlaması, heykel yerleştirmeleri, vitrin düzenlemeleri gibi alanlarda kullanılabileceğini söylüyorlar.
DÖNÜŞÜM KASADA BAŞLAR
Upcycle Türkiye, kendin yap uygulamalarından atölye çalışmalarına ileri dönüşümü odağa alarak çalışan bir ağ. Upcycle.com adresinde büyüyen ağın kurucusu Derya Yenilmez, ileri dönüşümü bir atık değerlendirme yönteminden ziyade bir bakış açısı olarak görmeyi daha anlamlı buluyor.
Sürekli atık toplayıp dönüştürmek değil tüketici olarak baştan satın alma kararlarımızı bu yönde kurgulamamız gerektiğini söylüyor. Bir ürünün uzun vadeli kullanım imkânları, ambalajının ne olacağı gibi bir adım ötesini dahil ederek düşünmenin çok değerli olduğunu da ekliyor. Yoğurt kaplarını sürekli bir şeylere dönüştüremeyeceğimizi ama kendi yoğurdumuzu mayalama alışkanlığı kazanabileceğimizi söylüyor. Söylediklerinden elbette hiç yeni ürün üretilmesin ve satılmasın anlamı çıkarılmamalı… Aksine, diyor ki yeni üretilecek ürünlerin tasarımında da sürdürülebilirlik ön plana çıkmalı. Çöpe attığımız ya da geri dönüşüme gönderdiğimiz tüm atıklara ‘bu atığı oluşturmayabilir miydim?’ ya da ‘bu atıkla başka bir şey yapabilir miydim?” diye sorgulamak da bu işin ilk adımlarından.