DÜNYADA SANIRIM EN HIZLI KABUK DEĞİŞTİREN SEKTÖRLERİN BAŞINDA LÜKS GELİYOR. LÜKSÜN TANIMI, 20 YIL ÖNCE BİR ZÜMRÜT GERDANLIK YA DA HIZ REKORLARI KIRAN BİR OTOMOBİL İLE İFADE EDİLİRKEN ŞU AN BAMBAŞKA ŞEYLERDEN BAHSEDİYORUZ.
YAZI: ÖZLEM GÜSAR
Lüksün tanımının değişmesindeki sebeplerin başında özellikle 2009 krizi sonrası içine girdiğimiz post materyalist dönem geliyor. Öyle bir dönem ki zenginlik artık markalarla değil; yaşam gustosu ile belirleniyor. Lüks, artık yeni olan her şeyi ilk bilmek ve deneyimlemek olarak tanımlanıyor. Benim de OGGUSTO’yu kurma motivasyonum buydu; satın alım insanları farklılaştıran bir şey olmaktan çıktı, ilk bilen olmak öncelik haline geldi .
Sadece lükse değil hayatımıza damgasını vuran ana trendleri sadeleşme, dijitalleşme, çevre dostu olmak, sürdürülebilirlik, bencilleşme, deneyimleme ve paylaşım ekonomisi olarak sıralayabiliriz. Tüm bunların alt detaylarına bir bakalım bizi neler bekliyor.
Seyahat: “Bugünün anları, yarının anılarıdır” mottosu insanları almak yerine seyahat edip güzel anılar biriktirmeye yöneltiyor. Online alışverişin artışı ile öleceği düşünülen seyahat acenteleri yeniden gözde, ancak bir farkla. Bu kez gündemde sadece kişiye özel hizmet verenler var. Zamanı kısıtlı olan lüks müşteriler tatillerini en iyi şekilde değerlendirmek istiyorlar ve isteklerini belirtip kendilerini işin uzmanlarına teslim ediyorlar. Yeşil ve bir amaca hizmet eden seyahatler özellikle gençler arasında çok popüler. Bana en nostaljik ve görkemli gelen ise tren yolculukları, özellikle Peru, Hindistan ve Afrika’da 15 günden kısa olmayan lüks tren yolculukları; hem yol boyunca tüm çevreyi görme imkanı veriyor hem de bavul toplam derdini ortadan kaldırıyor.
Sanatın peşinde! Basel, Maastricht’e yapılan yolculuklara artık edebiyat seyahatleri ekleniyor. Bir edebiyat tutkunu olarak; bir yazarın konuşmasını dinlemek, sayfalarını çevirir gibi bir kitabın geçtiği yollardan yürümek çok cazip. Bu konuda Dublin, Moskova, Londra, Prag gibi güçlü edebiyatı ile öne çıkan şehirler var. Ahmet Ertuğ’un muhteşem kitabındaki ikonik kütüphanelerin sessizliğini dinlemek ise yepyeni hikayelere kapıyı açabiliyor.
Hepimizin kalabalıklar içinde yalnızlaştığı bu dönemde en yakın dostumuz hayvanlarımız neden tatilde de yanımızda olmasın? Hayatını evcil hayvanla paylaşanların %55’i onların çocukları kadar önemli olduklarını söylüyor, bunlardan biri de benim. Bu yaz başı gittiğim Ayvalık Murat Reis oteli özel köpek dostu odaları ile kalbimi çalan yerlerden biri olmuştu.
Gastronomi: İklim değişimi nedeniyle susuzluk ve açlık endişesi dünyayı etkiliyor. Buna paralel olarak da sebzeler ve tahıllar artık tabaklarda garnitür değil ana yemek olarak karşımıza çıkıyor. Yeri gelmişken sürdürülebilirlikten bahseden anlı şanlı şeflerimizin menülerinde halen kuzu ve oğlak bulunmasının iki yüzlülük olduğunu düşündüğümü söylemeden edemeyeceğim. 2020’de Michelin yıldızlarının daha da büyük tartışmalara konu olacağını söylemek mümkün. Geçtiğimiz yıllarda moleküler mutfak olarak fazlası ile pompalanan restoranlara, beş duyuya hitap eden alternatifler ve hikayesi olan tabaklar ekleniyor. Özellikle havalı görünmek uğruna gidilen bu restoranlar ilk ziyarette çok hoş ama öncelikli amaçları lezzet olmayanlar bir kez daha uğramayacaklardır. PDR (private dining room) adı verilen restoranların içinde minik gruplara özel kapatılan odalar çok artacak. Çünkü artık hepimiz bildiğimiz insanlarla zaman geçirmeye öncelik veriyoruz.
Dekorasyon: Evimizde harcadığımız zaman gittikçe artıyor, evlerde buluşmak ve partilemek çok popüler. Bunun sonucunda bize kendimizi daha iyi hissettiren doku, renk ve malzeme kombinasyonları öne çıkıyor. Mahvettiğimiz doğadan özür dilercesine 2020’de evlerimize yeşili daha fazla dahil edeceğiz; yeşil duvarlar diye adlandıracağımız dikey bahçeler, minicik de olsa özen gösterilen balkonlar, kış bahçeleri öne çıkıyor. Hatta önümüzdeki yılın renginin neo mint yeşili olacağı üzerine bahisler oynanmaya başladı bile. Feng shui’ye çok uygun yumuşak akışlı ve kıvrımlı mobilyalar, iç ısıtan kadifeler, global göçebe hayatlarımıza paralel olarak etnik aksesuarların modernizmle buluşması evleri süsleyecek trendlerden sadece birkaçı.
Moda: İnsanların son yıllarda vücutlarına yaptığı yatırımları göz önüne sermeyi hedefleyen giyilebilir heykelleri andıran kıyafetler önem kazanmaya başladı. Spor giysilerin etkisi ile tahtı biraz sallanan jeanler geri geliyor. Ancak en önemlisi şu: İnsanlar artık 2000 litre su harcanarak üretilen tişörtlerden görmek istemiyor. Çevreciler sayesinde kadınlar artık akıllı yatırımlar ve akıllı alışveriş yapmasını öğrendi.
Mücevher: Her geçen gün mücevher dünyasına katılan yeni taşlar sayesinde birçok genç tasarımcı özgün, gösterişli ve ulaşılabilir mücevherler yapmaya başladı. Bu durumdan rahatsız olan dev markalar ise beyaz (renksiz) pırlantayı yeniden popüler hale getirmeye çalışıyor. Laboratuvarda üretilmiş ve doğadan çıkarılan pırlantaların gemolojik olarak bir farkı yok. 2020’de bunları daha çok duyacağız. Bu pazarda Atelier Swarovski önemli bir oyuncu. Üstelik fiyat avantajı ve sürdürülebilirliğe olan katkısı ile daha çok potansiyel vadediyor. Mix & match ise artık hayatımızın bir parçası. Günümüzde deniz yeşilinden tanzanite varıncaya kadar mavi taşlar çok popüler. Gittikçe koşuşturmalı bir hayat yaşayan ve fazla parıltılı olmak istemeyen ama mücevherden de vazgeçemeyen kadınların imdadına ise lapis lazuliden kedi gözüne kadar opak dediğimiz mat taşlar yetişiyor.
Sürdürülebilirlik: Sözde değil özde bir şeyler yapmak, yeşilmiş gibi davranmak değil, tüm iş süreçlerini elden geçirmek, malzeme anlamında farklı bakış açıları geliştirmek, giderek önem kazanacak. Panerai gibi plastik şişelerden saat kayışı üreten lüks markalar söz konusu. Ralph Lauren klasik polo tişörtlerini bu yıl Earth Polo adıyla plastik şişelerden elde edilen özel bir polyester kumaştan yeniden yarattı; hedefi ise 2025 yılına kadar ortalama 170 milyon şişeyi okyanuslardan geri toplayabilmek. Bunların örnek olması ve artarak devam etmesi en büyük hayalimiz.