Şehrin gündeminde bu aralar değişimler, dönüşümler, koruduklarımız ve koruyamadıklarımız var. İstanbul Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat’la şehri içinde yaşayanlara bir kez daha tanıtmak için hazırladıkları projeleri, ve süren restorasyonları konuştuk. BERNA ABİK
YAŞADIĞIMIZ ŞEHRİ HATIRLAMAK
İstanbul Çengeli’nin (17’nci yüzyılda devlete karşı silahlı ayaklanmaya kalkışanlara uygulanan ‘çengele geçirme’ cezasının infaz edildiği nokta) Yeni Cami önünde yer alan, 1495 yılında Sefarad Yahudileri’nin sürgünden sonra gelip yerleştikleri mahallede olduğunu biliyor muydunuz? Boşuna bu çengeli aramaya çalışmayın, zira bugün onun yerinde iş çıkışı saatine denk gelmemenizi tavsiye ettiğimiz bir otobüs durağı var.
Bunları artık bilebileceksiniz. Bu tip çok katmanlı ve derin tarihi olan anılara dair çalışma yapılması gerektiğini düşünen Polat’tan aldığımız havadislere göre aynı zamanda dijital tabanlı da yürüyecek bir ‘Hafıza Müzesi’ kurulması planlanıyormuş. Ellerindeki 35 bin parçalık envanterin yanı sıra kişiselleştirilebilecek bir hafıza platformu var akıllarında.
Bu envanterdeki bilgilerin ortaya çıkmasından sonra çeşitli rotalara rehberlerle birlikte yerli turistlere yönelik yapılacak turların olması söz konusu. Polat, bugüne kadar sürdürülen politikalarda İstanbul’un ticari bir meta olarak görülüp sadece yabancı turistler için değerli olan bir tarihi İstanbul imajına odaklanıldığını, yerelin kendi yaşadığı alanla ilişkili bilgiye ihtiyacı olmadığının düşünüldüğünü ve bunun değişeceğini söylüyor.
ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ
Taksim Meydanı’ndaki macerası kısa süren, hiçbir şey yapılmadan sökülmesine karar verilen, hatta hakkında suç duyurusunda bulunulan ‘Kavuşma Durağı’nı hatırlattığımızda iki güzel haber birden alıyoruz: Birincisi durak sıradaki görücüye çıkacağı yer olan Bağcılar’da pandeminin bitmesini bekliyormuş. Burada da yine bir sergi ile birlikte açılacak. Üzerinde yapılacak etkinliklerle oradaki yerel halkı da mutlu edecek bir kaynaşmayı, kentsel kimliğe ve hafızaya ilişkin dokuyu belenmeyi hedefleyor.
“Sıradaki yeri” dedik, çünkü ikinci güzel haber de ‘Kavuşma Durağı’nın İstanbul’u dolaşmaya devam edecek ve finalinde bir noktada sabitlenerek bırakılacak olması. “Yapının macerasının kendini bir yere sürüklemesi ve bizim de onu takip etmemiz gerek. Eminim kendi yerini kendi bulacaktır” diye ekliyor Polat.
BU SU HİÇ DURMAZ
Tarihi çeşmeleri İstanbul’un cüzleri olarak adlandıran Polat şehrin karakterinin en önemli parçalarından birinin çeşmeler olduğunu söylüyor. İSKİ’nin restorasyon programına aldığı ve onun kaynaklarıyla yapılan bir programda yaklaşık 1550 çeşmenin geri kazanımı için uğraşılıyor. Bu kapsamda dünyanın en gösterişli çeşme yapılarından olan ve 30 yıldır suyu akmayan Sultanahmet Meydanı’ndaki tarihi 3. Ahmet Çeşmesi’nden de içilebilir kalitede su akmaya başladı. Şimdiye kadar 55 çeşmenin muslukları çalışır hale getirildi. Hedefte yıllık 150-200 çeşmenin geri kazanımı var.
SURLARI KORUMALIYIZ!
Doğu Roma zamanında yapılan ve İstanbul’u çeviren surların uzunluğu 22 km’dir. Bunlar Haliç surları (5.5 km), kara surları (7.5 km) ve Marmara surlarıdır (9 km). Mahir Polat, “Aslında bizim bütün işlerimizi bırakıp, enerjimizi ve mali kaynaklarımızı artık yıkım aşamasına gelen ve yıllardır ihmal edilmiş bu alana vermemiz gerekir. Restorasyonun başlaması için bölge kurulunun onayını bekliyoruz” dedikten kısa bir süre sonra, Twitter hesabından -ne yazık ki- 15 Temmuz saat 03:00’de Sulukule Kapısı yakınlarındaki tarihi surlarda yıkılma meydana geldiğini duyurdu.
HER ŞEYİN BAŞLADIĞI YER
Arkeolojik alanlarda yapmaya başladıkları çalışmalarda Yarımburgaz Mağarası önemli bir yer taşıyor. Burası yaklalık 400 bin yıllık ve İstanbul’un paleotilik dönem ilk yerleşmesi. Hatta Kuzey Avrupa’ya yayılımının en önemli noktası olduğu biliniyor.
TARİHİN TEKERRÜRÜNÜ DURDUMAK İÇİN
Polat özel mülk olan tarihi binaların restorasyon ve bakımı için de atılması gereken adımlar olduğunu vurguluyor: “Süleymaniye’de bir tarihi yapımızı restore ettik. Burayı tarihi yapıların korunması için vatandaşlara danışmanlık hizmeti veren bir yere dönüştüreceğiz. Sizin herhangi bir şekilde kentte bir tarihi yapınız var, orada yaşıyorsunuz ya da bir dükkânınız var diyelim. Buraların restore ve bakım yapılma ihtiyacı olduğunda insanlar ne yapacaklarını bilmezler. Bazen çok iyi niyetli olsalar da hatalar yapıp harap edebiliyorlar yapıyı. Türkiye’de bu alanda danışmanlık veren hiçbir kurum yok. Burada gönüllülere de iş düşebilir.”
Kabataş- Karaköy hattında 30 dakikalık bir yürüyüşle görebileceğiniz 10 kültür mirası
- Molla Çelebi Camii Fındıklı’nın hemen karşısında Karabaş Veli dergahı günümüze ulaşmıştır, çok da güzel bir haziresi vardır.
- Hemen ilerisinde Kılıç Ali Paşa Camii ve yanında hamamı.
- Tophane meydan çeşmesi var, onun da restorasyonu programımız dahilinde.
- Nusretiye Camii çok çok önemlidir.
- Hemen karşısında dönemin Tophane-İ Amire binalarının yıkıntıları ve onun içine aldığı bir kısım alan var.
- İlerlediğinizde, daha yakın tarihe ilişkin Karaköy Rum Lisesi diye bildiğimiz okul çok değerlidir. Bugün artık kültür sanat etkinliklerinde de kullanılıyor.
- Ziraat Bankası’nın kendi anıtsal yapısı ve önündeki bronz demir kapısı büyük bir sanat eseridir.
- Biraz daha gerisinde Ermeni Ortodoks Lisesi…
- Bugünkü Galataport sınırında tarihi karakol binası var.
- Perşembe Pazarı arkasına girdiğimizde, Fatih döneminden kalan oradaki tarihi han -ki İstanbul’un en eski Fatih Vakfı binasıdır- bugün kötü bir durumda. Orası değerli bir bedesten handır. Onun akasında bulunan birtakım yapılar Ceneviz surlarının izlerini taşır ve bir kısmı içine türbeleri alır.
RÖPORTAJ: BERNA ABİK