Adını bölgede kurulan bira fabrikasından alan Bomonti, aynı noktada yükselen eğlence mekânlarıyla son dönemde İstanbul’un böyle aktivitelere alan bırakan az sayıdaki semti arasında öne çıkar oldu. Ancak şimdi başlayan bir inşaat sebebiyle bölgenin keyfi ufak ufak kaçabilir. BURAK KURU
Şişli Camii’ne sırtımızı dönüp, yüzümüzü Taksim Meydanı tarafına çevirdiğimizde karşımıza iki yol çıkıyor. Soldan ilerlersek Halaskârgazi Caddesi üzerinden Osmanbey, Harbiye, Taksim’e, sağdan gidersek Abide-i Hürriyet üzerinden Bomonti’ye ulaşırız. Bugün sağdan yürüyeceğiz. Belki cüzdan buluruz.
Silahşör Caddesi’nden devam edip, caddenin sonuna doğru yaklaşınca, sarı renkteki ilgi çekici binası ve kulesiyle bizi karşılayan, bölgenin kaderini tarih boyunca değiştirmiş alana gelmiş oluyoruz. Eski Bomonti Bira Fabrikası, halihazırda şehrin önemli kültür-sanat noktalarından Bomontiada.
Burada merkezine Bomontiada’yı alan bir çember çizerseniz, semtteki tüm hareketliliğin olduğu alanı kapsarsınız.
İstanbul’un ilk sanayi bölgelerinden biri olan Bomonti, bir zamanlar şehrin dışında bir yerken, İstanbul’un çılgın büyümesi sonucu uzun süredir merkezi bir konuma yerleşmiş du- rumda. Şimdi gelelim halihazırda Bomontiada olan tesisin, bölgenin kaderine yaptığı etkiye.
Türkiye’de arpa suyu üretimi olsa da, modern bira üretim tekniğiyle üretime başlayan ilk tesis burasıydı. Hikâyeyi biraz daha geri saralım. İsviçreli Bomonti kardeşler 1890’da Feriköy’de bira üretim tesisi kuruyorlar, üst fermantasyonla bira üretimi yapıyorlar. Aynı yıl Vasil adında bir Yunan, aynı teknikle Şişli’de küçük bir tesis açıyor. Bomonti kardeşler 1902’de şu an önünde olduğumuz tesisi kurup imalatı buraya taşıyorlar. Rekabete dayanamayan Vasil işletmesini kapatıyor. 1930’larda Bomonti Bira Bahçesi açılıyor ve bölgeye hareketlilik geliyor. Rekabetin içine devlet müdahil olunca işler değişiyor. 1938’de Tekel İdaresi’ne geçene kadar Bomonti Bira Fabrikası bölge halkına hizmet etmeyi sürdürüyor.
Bomonti Bira Bahçesi’ne ilişkin bir not, Vefa Zat’ın Tarih Vakfı, İstanbul Ansiklopedisi’nden geliyor: “Bomonti Bira Bahçesi 1930’lu yıllarda İstanbulluların hizmetine açılmış, bu hizmeti 1950’li yıllara kadar sürdürmüştür. Bomonti Bira Bahçesinde 5 ve 10 litrelik fıçı biraları, çapraz ayaklı setler üzerine yerleştirilerek müdavimlere sunuluyor, bu fıçı biraları ‘arjantin’ adı verilen kulplu bira bardaklarında içiliyordu.”
GİTTİ FABRİKA, GELDİ ADA
1991’de üretime son veren fabrika atıl durumda kalarak 2015’e kadar kaderine terk edildi. Bu tarihten sonra Bomontiada açıldı ve bölge yine hareketlenmeye başladı. 5 senede işlerin ne hale geldiğine daha sonra geleceğiz.
Artık yürümeye başlayabiliriz. Bomontiada’nın bulunduğu Birahane Sokak’ı bitirip, yolun karşısında Mimar Sinan Üniversitesi Bomonti Yerleşkesi’nin hemen yanından Nehir Sokak’a geçerek semtin en kalabalık bölgesine geçelim.
Uzaktan gördüğünüz ilk manzara şu olacak: Ortada büyükçe bir alan ve etrafını kuşatan gökdelen/rezidanslar. Onların altında da kafe-restoranlar. Bir vadi gibi görünen alanın en dip noktasında sabit pazar bulunuyor. Burada cumartesileri organik pazar, pazar günleri Feriköy Antika Pazarı, pazartesi günleri de sebze-meyve pazarı kuruluyor. Özellikle Antika Pazarı, pazar günleri bölgede hatırı sayılır bir trafik yaratıyor. Bir de Instagram trafiği. Sosyal medyalık malzeme çok. Gezdikten sonra pazarın içindeki gözlemeciye uğramayı ihmal etmeyin.
Bu pazar alanını çevreleyen gökdelen/rezidanslar, bir zamanlar sanayi bölgesi olan Bomonti’nin zaman içerisinde çoğalan gecekondularını yutarak mutenalaşmaya farklı bir boyut katıyor. Gökdelenlerin eteğindeki gecekonduların sayısı günden güne azalıyor. Bu bölgeye en son 10 yıl önce gelmiş olan biri şu anda “Burası yoktu, burası da yoktu, burası boş araziydi” şaşkınlığı içerisinde mahalleyi gezecektir, buna kuşku yok.
Dikey/yatay fark etmiyor, bu bölgedeki modern mimari ürünü tüm yapıların altında kafe-restoran açılıyor. Düşünün Starbucks buraya gelen en son kahveci oldu. Normalde tersi olurdu.
CAZİP HALE GELMENİN DE BİR SONU OLMAMALI MI?
İstanbul’da bir bölgenin önce cazip hale gelmesi, sonra kalabalıklaşıp eski tadının kalmaması, en sonunda da bölgenin terk edilmesi serüveninde Bomonti şu aralar, cazip hale gelmekle eski tadının kalmaması sınırında dolanıyor.
Beyoğlu’nun o eski halinden nicedir eser kalmaması, Cihangir’in artık talebi karşılayamaz hale gelmesi, Nişantaşı’nın benzer durumda olması, Bomonti eteklerinde oturanların, mahalleden ayrılmadan eğlenme imkânı bulmasını sağlıyor.
Günün her saati için tavsiyeler de vereyim. Boşuna gelmiş olmayın. Nehir Sokak’ın köşesindeki Halisinasyon, Mimar Sinan Güzel Sanatlar’ın bir anlamda kantini gibi, öğrencilerin buluştuğu, içerisinde sanat-kahve-tatlı-yemek dörtlüsünü bulabileceğiniz, arada sessizce çalışabileceğiniz bir yer. Canınız hamburger çekerse sizi yan dükkân Cross Fingers’a alalım. Dikdörtgenin bu köşesini bitirince karşı köşeye geçelim. Starbucks mahallenin en yenisi, Batard en Fransızı, ön cephede But First Coffee en kozmopoliti, MOC en kalabalığı. The House Residence’ın altında da mahalleye son dönemde katı- lan mekânlar var. WU Bomonti ‘fine-dining’ alanında iyi bir gece alternatifi. Kozmonot da gündüz sakinliğini gece eğlen- ceye bırakarak güzel vakit vaat ediyor.
Ön cephedeki turunuzu tamamlayıp, Feriköy Fırın Sokak’tan Silahşör Caddesi’ne çıkınca hemen solunuzda mahallenin güzel kokteyl barı Isola’yı göreceksiniz. Aynı sırada sokak lezzetleri için Biber Burger, küçük esnafa destek kategorisinden Montag Coffee’ye ve diğer köşede Bomontiada’dan rol çalar noktaya gelen içki-yemek-güzel vakit mekânı Blok’a uğrayabilirsiniz.
Pazar alanını çevreleyen gökdelen/ rezidanslar, bir zamanlar sanayi bölgesi olan Bomonti’nin zaman içerisinde çoğalan gecekondularını yutarak mutenalaşmaya farklı bir boyut katıyor.
Hemen bu sokağın karşısında, Kazım Orbay Caddesi’nde ağaçlar arasında Gürcü Katolik Kilisesi’ni göreceksiniz. Notre Dame De Lourdes, 1861’den beri orada. Bu kısmı Murat Bel- ge’nin İstanbul Gezi Rehberi’nden aktarıyorum: “Fabrikanın yakınında bir de ilginç kilise vardır: Gürcü Katolik Kilisesi. Oldukça eski bir Hıristiyan kilisesini oluşturan Gürcüler aslında Ortodoks’tur ama Ermeni Gregoryenler gibi onların da kilisesi büyük ölçüde ulusal ve bağımsızdır. Katolik Gürcü ise fazla rastlanan bir fenomen değildir. Bina olarak fazla ilginç olmayan bu kilisede İkinci Dünya Savaşı sırasında bazı Alman Katolik rahiplerin görev yaptığı ve bu göreve biraz da Nazi propagandası karıştığı bilinir.”
MAHALLENİN YENİ SAKİNİ: DİYANET
Beş sene içerisinde işlerin nereye vardığına gelelim şimdi de. Kültür-sanat-eğlence kompleksi Bomontiada’nın açılmasıyla başlayan hareket bugünlerde endişe dolu bir bekleyişe evril- di. Çünkü Bomonti Bira Fabrikası’nın kalıntıları arasında yer alan hemen karşı kaldırımdaki silolar, 2019’da Diyanet’in ku lanımına tahsis edildi ve kısa süre önce de bu silolar yıkıldı. Şimdi yıkılan alana Diyanet’in bir yurt ve mescit yapması planLanıyor. Yeni yapılaşmanın buradaki eğlenceyi nasıl etkileyeceğiyse henüz belli değil. Bomonti Bira Fabrikası, devletin devreye girmesi sonrası Tekel’in kontrolüne geçmiş, sonra tarihin tozlu sayfalarına itilmişti. Bomontiada, karşısına Diyanet’in yurdu açılınca nasıl bir gelecekle buluşacak, onu göreceğiz.
Bomonti, size huzurlu sakin sokaklar ve bolca eğlenme-dinlenme dışında çok bir şey vaat etmiyor esasında. Benim size tavsiyem, sokaklar arasında gezinip, bitişik nizam binaları, cephelerdeki detayları ve tarihimize ilişkin notları incelemeniz olacak. En ilgi çekici vakti burada geçireceğiniz kesin.
YAZI: BURAK KURU
FOTOĞRAFLAR: CAN SOYSAL