Özene bezene satın aldığımız en değerli kıyafetlerimizi sakladığımız gardırobumuz özeni hak eden bir mobilya değil mi? Gardırobumuzun yönetimini başaramadığımızda, tozlanan, kırışan, eskiyen kıyafetlerimizle sosyal hayatımız da büyük bir hasar alabilir. Düzenli, özenli ve temiz bir gardırop ise her gün giyinmek için hazırlanırken bize onlarca dakika kazandırabilir. Dolayısıyla gardırobumuz sosyal hayatımızda çok önemli bir işleve sahip. Peki onu nasıl sağlıklı ve doğru yönetebiliriz? İşte aklımızda kalması gereken gardırop yönetimi kuralları.
Gardıroplarımız belki de evimizin en fazla ihmal edilen mobilyası olabilir. Hem, evin en mahrem noktasında saklanıyor olması hem de gün içinde sadece birkaç dakikalığına kullandığımız için, satın alıp kurduktan sonra, rutin temizlik süreçlerimiz dışında ona fazla dikkat sarf etmiyoruz. Elbette, her çamaşır yıkama sürecinden sonra, kıyafetlerin katlanıp, asılıp gardıroba yerleştirilmesi süreci de hayatın bir parçası ama bu süreçte yaptığımız hatalar veya doğrular belki de sosyal hayatımızı doğrudan etkiliyor.
Gardırop yönetimi sırasında yapılan en büyük hata, kıyafetlerimizin artık gardıroba fazla geldiğini kabul etmemek oluyor. Elbiselerimiz artık askılara sığmazken, kıyafetleri askıdan çıkarırken, diğer kıyafetlerin arasından çeke çeke çıkartmak zorunda kaldığımız noktaya ulaştığımızda artık hatamızı kabullenip önlem almanın zamanı gelmiştir demektir.
Bu durumda karşımıza iki seçenek çıkıyor. Ya daha büyük ve yeni bir dolap almak ya da elbiselerimiz arasında, kullanmadıklarımızı veya az kullandıklarımızı seçip dolaptan çıkarmak ve başka bir yerde saklamak.
Kadım giyim sektörü çok hızlı model değişimine şahit olan bir alan. Biliyoruz, yeni elbise modelleri, yeni moda kıyafetler gördükçe, beğendikçe almak istiyoruz ama öncelikle dolabımızın kapasitesini ayarlamamız gerekiyor. Üst üste yığılan, sıkışan kıyafetler zamanla artık ütü tutmaz, kırış kırış ve hatta dolapta beklerken tozlanmış haliyle, sosyal hayatımızda bize zarar bile vermeye başlayabiliyor.
Tişörtler, elbiseler, etekler, pantolonlar… Geçen ay çok beğenip satın aldığımız o tulum, ya da çok beğenip aldıktan sonra sadece özel günlerde giymek için sakladığımız o harika bluz… Dolaptan çıkarıp giymek istediğimizde kırış kırış olduğunu, kırışıklıkarın artık kronik hale geldiğini, ütünün çizgileri bile açamadığını veya diğer kıyafetlerle sürtünmekten yıprandığını fark edebiliriz.
Bu nedenle, başarılı bir gardırop kapasitesini aşmayan gardıroptur. Bunu da şöyle anlayabilirsiniz. Bir kıyafetin detaylarını görmek istediğinizde, diğer elbiselerin/kıyafetlerin yoğunluğu nedeniyle dolapta onu inceleyecek yer bulamıyor ve onu askıdan indirmek, dolaptan çıkarmak zorunda kalıyorsanız, dolabınız aşırı dolmuş demektir. Artık önlem alma zamanınız gelmiş demektir.
İkinci detay ise dolaptaki koku yönetimidir. Bu konuyu lütfen atlamayın. Evinizde, üç oda ötedeki mutfakta kızarttığınız patatesin, pişirdiğiniz fasulyenin kokusu yatak odanızdaki gardırobun içine kadar ulaşır ve kıyafetlerinizin üzerine siner. Çünkü yağ, buharlaştığında havadan çok hızlı hareket eder, evin içinde çok uzak noktalara kadar ulaşır. Bunu engellemek için, öncellikle mutfakta mutlaka aspiratör kullanmalısınız, yemek pişirirken mutfağın kapısını mutlaka kapamalı ve mümkünse pencerelerini açmalısınız. Ayrıca, yatak odanızın kapısı daima kapalı kalmalı, gardırobunuzda da uzun süre bekleyecek kıyafetlerinizi koruyacak lavanta ve meyve çiçekleri içeren güzel koku keseleri bulundurmalısınız. Zira kötü kokunun sebebi her zaman yemekler değil, bazen geceleri havasız kalan yatak odasının kendisi bile olabilir. Dolayısıyla, geceleri uyurken yatak odanızı havalandırmanız, hem beden sağlığınız için hem de kıyafetlerinizin sağlığı için çok önemlidir.
Bu basit kurallara uyduğunuzda, özenle seçip satın aldığınız kıyafetlerinizi uzun yıllar saklamanız mümkün olacaktır.