YARATICI, YETENEKLİ, COOL
Bir şarkıcı, bir ressam, bir şair ve bir sanat aşığı… Mevzu bahis kişi, Can Bonomo! Kesinlikle sürprizlerle dolu bir adam. İçinde mizaha dokunan bir taraf da var onun, yalnızlığa kapılan bir taraf da, tıpkı yazdığı şiirler gibi. Karaköy’de buluştuğumuz Can Bonomo’yla yeni çıkacak şiir kitabını, hayal gücünü beslediği noktaları, şarkılarını ve İstanbul’u konuştuk.
Röportaj ve Styling: BURÇAK ŞENER
Fotoğraflar: NURDAN USTA
Makyaj: SELMA ÇÜRÜKVELİOĞLU
Mekan: 10 KARAKÖY
Nasılsınız bu günlerde?
‘Memleket gibiyim’ yerinde olur herhalde. Herkes gibi acısıyla tatlısıyla koca bir seneyi daha geride bıraktık. Çalışmalarım açısından çok hareketli, çok nefesli bir seneydi 2017. Son albümümüz ‘Kainat Sustu’ 2017 içerisinde çıktı. Yeni şiir kitabımı bu sene bitirdim ve bu ay basılmak üzere yayınevine teslim ettim. Biraz daha kişisel bir yerden yaklaşacak olursam da geçtiğimiz sene 30 yaşında olduğum seneydi. Dedikleri kadar varmış. ‘Bir şeymiş’ 30’u yaşamak. Kısaca cevaplayacak olursam da “Ben iyiyim, ya sizler nasılsınız?”
Geçtiğimiz günlerde ‘Yan’ isimli şarkınıza klip çektiniz. ‘Yan’ın hikayesi nedir?
Çok sevdiğim kardeşim Can Saban’la stüdyoda kaydettiğimiz bir şarkı ‘Yan’. Söz ve müziği bana ait. Daha önceki kliplerde olduğu gibi yönetmenliği yine Can üstlendi. Yılın en sevdiğimiz zamanları oluyor genelde klip dönemleri. Bu zamana kadar her çektiğimiz klipte hep en yakın arkadaşlarımız oynadı. İlkokul arkadaşlarımızdan üniversite arkadaşlarımıza kadar en sevdiğimiz dostlarımız. Hep böyle.
Yıl içerisinde birbirimize vakit ayıramadıysak bile klip dönemi mutlaka telafi ediyoruz kaybolan zamanı. Dolayısıyla her klip bizim için bir yeniden toplanma ve geniş aileyle vakit geçirme zamanı oluyor.
Üçüncü şiir kitabınız çıkıyor yakın zamanda, nasıl bir kitap bekliyor bizi?
2017 şiir açısından çok verimli geçti. Birçok edebiyat dergisinde yazmaya devam ettiğim gibi; birçok şiir dinletisine katılıp yeni şiirlerle tanışma imkanı da buldum. Yunus Emre Şiir Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldüğüm sene de bu sene oldu. Edebiyat güzel bir yere gidiyor. Her sene yeni dergiler bizi yepyeni yazarlarla tanıştırıyorlar. Şiir de bundan 30 sene önceki gördüğü ilgiyi görmüyor belki ama beş sene öncesinden ilerideyiz. Yadsınamaz bir gelişim var. Beni çok tatmin eden bir kitap bıraktım yayınevine. Umarım yolu açık olur.
Sizin şiirlerinizde en çok hangi duyguya rastlamak mümkün?
Optimum bir insanda en çok hangi duyguya rastlıyoruz ki? Sürekli mutsuz bir insan hastadır. Sürekli mutlu bir insan olmak zaten mümkün değil. Şiirde de belli bir duygu arayışı içerisine girer ve yazarını o yöne itmeye kalkarsak şiir samimiyetini kaybeder. Çok iyi ayrılık şarkıları yazan birine çok iyi yazar diyebilir miyiz? Ya da çok iyi sarhoşu oynayan bir insanın oyunculuğunu tartabilmek için spektrumun öte ucundaki vahametini izlememiz de gerekmez mi? Şiir bir bütündür.
İnsana ve hayata dair her şeydir şiir. Benim şiirlerimin de öyle olduğunu ummak isterim. İçerisinde mizaha dokunan bir taraf da var, yalnızlığa, mutsuzluğa ve korkuya kapılan bir taraf da.
“ŞİİR BİR BÜTÜNDÜR. İNSANA VE HAYATA DAİR HER ŞEYDİR ŞİİR. BENİM ŞİİRLERİMİN DE ÖYLE OLDUĞUNU UMMAK İSTERİM.”
Dizeleriyle sizi çok etkileyen şairler kimler? Sizce İstanbul’u dizelerine en etkileyici şekilde yansıtan şair ya da şiir hangisi?
Amerika’da ‘beat’ kuşağı en çok ilgimi çeken dönemlerden bir tanesi. Nazım Hikmet okunan bir evde Ginsberg ve Kerouac’la tanışmak ezberimi bir hayli bozmuştu. İki sene önce Harvard X’ten Amerikan şiiri dersleri almaya başladım. Robert Frost, Gwendolyn Brooks gibi klasikleri tanıma fırsatı buldum. Bu iki dönemin arasından koskoca bir Edgar Allen Poe geçmiş. Fransız edebiyatına düşkünlüğüm de çok küçük yaşta başladı. Baudelaire, Rimbaud ve Victor Hugo tekrar tekrar okuduğum şairler arasında.
İngilizceyi kendi dilinde okuma fırsatım varken Fransızca konusunda çok ileri gidemedim. Şiiri yazıldığı dilde okunmalıdır diyemem ama empati kurmak adına yadsınamaz bir fayda sağlıyor. Hele yaşadığı toprakları tanıyor ve biliyorsanız. Diğer şiirleri anlıyor, seviyor ve içselleştiriyorum ama benim şiirlerimi Nazım, Edip, Ece, Cemal, Turgut, Nilgün ve daha nice ince ruhlu şairlerimiz yazmış. Nice yabancı şairi okurken onlarla bir mesai geçirdiğimi hissediyorum ama yine de cevap veremeyecekleri bir soru var ki onu da Nazım sormuş; “Bana İstanbul’u anlat, nasıldı?”
Yazan, çizen, söyleyen… Güzel sanatların her dalında bulunan birisi olarak yaratıcılığınızı coşturan şeyler nelerdir?
Çalışmak. Daha fazla yazmak ve daha fazla okumak. Dinlenmek de fayda sağlıyor. En makul cevap yaşamak herhalde. Kendinizi üretmeye adarsanız tükenirsiniz. Yaşamaya adayanların tükettiği gibi. Bir orta yol bulmak lazım. O halde daha doğru cevap ılımlı yaşamak.
Peki, bu şehrin sizi besleyen taraflarını sorsak…
Sokakları ve insanları. Dili ve edebiyatı. İstanbul karmakarışık bir şehir. Düzenli bir keşmekeş. Berbat bir harika. Açıkçası İstanbul’da yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Burası her şeyin ve herkesin aynı anda yaşadığı şehir. Herkes birbirinden farklı. Kar tanesi gibi. İçinde üç, dört sene yaşayarak ‘ben bu şehri biliyorum’ diyebilirsiniz. İstanbul’da bu mümkün değil. Her sokak, her kalabalık sürekli değişiyor.
En kalabalık caddesine iki seneden sonra tekrar girdiğiniz zaman ‘burası neresi?’ diyebiliyorsunuz. Bu durum zaman zaman pozitif, zaman zaman negatif çağrışımlar yaratıyor. Öte yandan size negatif bir çağrışım yaratıyorsa biliyorsunuz ki öteki memnun. Garip bir düzen bu. Daha iyi olabilir mi? Her şey, her zaman daha iyi olabilir. Gelgelelim alışılmış düzensizlik istikrar gösteriyorsa makro bir pencerede düzen sayılabilir.
“İSTANBUL’DA YAŞADIĞIM İÇİN KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM. BURASI HER ŞEYİN VE HERKESİN AYNI ANDA YAŞADIĞI ŞEHİR.”
18 yaşındaki Can Bonomo’ya bugünkü aklınızla ne tavsiye verirdiniz?
Sadece yapıcı eleştiriye kulak ver. Herkes seninle aynı fikirde olmak zorunda değil. Sen de kimseyle aynı fikirde olmak zorunda değilsin. Gülümseyen insanlarla göz göze gelmeye çalış ve asla içindeki çocuğu kaybetme.
Hangi konuda yanlış anlaşılmak üzer sizi?
Kendimi doğru ifade edemediğim her konuda üzülürüm. Kendimi doğru ifade ediyor fakat karşı taraf benimle aynı görüşte değilse hiçbir konuda üzülmem.
Sizi en iyi ifade eden hayat sloganı ne?
Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik.
İstanbul en iyi nerede hissedilir?
Bu şehir en iyi eski şiir kitaplarında hissedilir.
İstanbul’da şarkı söylemeyi sevdiğiniz yerler neresi?
IF’i çok seviyorum. Beşiktaş ve Ataşehir’de ayda bir konserler veriyoruz. Hepsi birbirinden güzel geçiyor.
CAN BONOMO’NUN İSTANBUL’U
İstanbul’u hiç görmemiş birine bu şehri anlatacaksınız. En sık kullanacağınız kelimeler ne olurdu?
Canlı, hareketli, karışık, güzel.
Şehirde keşfettiğiniz bir yer var mı?
İstanbul keşfedileli çok oldu sadece benim bildiğim bir yer yoktur.
İstanbul’da en sevdiğiniz semt…
Karaköy güzel bu aralar.
İstanbul’da hiç gitmediğiniz bir semt var mı?
Çok.
Bu şehrin tadını en çok kimler çıkarıyor sizce?
Martılar, kediler ve kargalar…
İstanbul bir sevgili olsaydı onu elde etmek için neler yapardınız?
İstanbul dışında da çok güzel yerler var. Oralara götürürdüm. Garip olurdu çok.
Şehrin en iyi kavuşma mekanı sizce neresi?
İnsanlar kavuştukları şehirleri unutmazlar. Mekanlar değişiyor sürekli.
Şehirde şu ana kadar izlediğiniz en etkileyici konser ya da gösteri hangisiydi?
The Prodigy gelmişti. Çok güzeldi.
Bu şehre en çok hangi sanatçının gelmesini isterdiniz?
The Shins.
Bu şehirde en çok sevdiğiniz tarihi simge hangisidir?
Pierre Loti.
Akşam yemeği için tercih edeceğiniz üç yer?
Ev, Asmalı Cavit ve Moda’da Bonkis.
En sevdiğiniz yürüyüş parkuru…
Ortaköy sahili.
En çok sevdiğiniz eğlence mekanı neresidir?
Babylon ve Zorlu çok güzel. UNIQ de çok güzel olmuş.
Sokaktan ne yemeyi seversiniz?
Tavuk pilav çok severim.
İstanbul olmasaydı nerede yaşamak isterdiniz?
İzmir.
Son… Okuduğunuz kitap…
Vathek.
Aldığınız albüm…
Ezhel – Müptezel.
Gittiğiniz konser…
Duman.
İzlediğiniz film…
The Solitude of Prime Numbers.