Ezel Akay’ın pandemi nedeniyle vizyona giremeyen ve merakla beklenen yeni filmi ‘9 Kere Leyla’ 4 Aralık’ta Netflix’te izleyiciyle buluşuyor. Akay ile Leyla’yı, oyuncularla iletişimini ve sinema sektörünün geleceğini konuştuk.
ZEYNEP GÜLER CEYLAN
Kendine has dili ile Türk sinemasın-da çok önemli bir yere sahip olan Ezel Akay, bu kez de ‘9 Kere Leyla’ ile çok konuşulacak. Geçen mart ayında vizyona girmesi beklenirken pandemi nedeniyle sinemaların kapanması sonucu izleyici karşısına çıkamayan film, 4 Aralık Cuma günü Netflix’ten yayımlanacak. Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış ve Alican Yücesoy gibi isimleri bir araya getiren film, hem konusu hem de mesajlarıyla çok çarpıcı. Kadın-erkek ilişkileri, kadın-erkek eşitsizliğine parmak basan filmin konusu ise kısaca şöyle: Leyla ve Adem, yıllarca mutlu bir evlilikyaşadılar, ta ki güzel evlilik terapistleri Nergis, Adem’in kalbini çalana kadar. Görünüşte çok zengin olan Adem’in bütün malvarlığının yönetimi Leyla’nın elindedir. Nergis ile aralarındaki engelleri kaldırmak için harekete geçen Adem, Leyla’yı kendinden uzaklaştırmaya çalışır. Ancak bu girişimlerinin hepsi başarısızlıkla sonuçlanır. Adem, sonunda Leyla’dan kesin olarak kurtulmanın en iyi yolunun onu öldürmek olduğuna karar verir. Gözü Nergis’ten başkasını görmeyen Adem, Leyla’yı ortadan kaldırmak için 9 farklı girişimde bulunur. Ancak Leyla’yı öldürmek Adem’in sandığı kadar kolay değildir.
‘9 Kere Leyla’nın 20 Mart’ta vizyona girmesi beklenirken, pandemi nedeniyle sinema seyircisi ile buluşamadı, o dönemde neler hissettiniz?
“Hay lanet, kahr bela…” veya “Tüh, şansıma tüküreyim!” gibi nidalar çıkardığımı hatırlıyorum. Ama sonra, tek talihsizin ben olmadığımı anladım. Ama bir rahat- lama getirmedi tabii ki bu…
Film 4 Aralık’ta Netflix’te izleyiciyle buluşacak, Netflix gibi dijital platformların sinema sektörüne katkılarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnternet televizyonun yerini alacak, aldı, alıyor. Bu da çok hayırlı bir şey. Artık ‘kanal’ değil, ‘içerik’ seçebileceğiz. Hem de dünyanın tüm hikâyeleri arasından. Netflix de bunun en başarılı mecralarından. Sektöre yatırım yapan bir platformla ilk defa karşılaşıyoruz. Hele pandemide, salonlar kapalı olduğundan, TV’ler büyük bir mali kriz içine girdiğinden, bir tür kurtarıcı oldu internet kanalları. Çünkü sinematografik kaliteye önem veriyor bu kanallar. Çok film izleyen, film kültürü gelişmiş bir izleyici kitlesi yaratmaları da cabası…
Bugüne kadar Netflix üzerinden izleyiciyle buluşan, Netflix için çekilen Türk yapımları için neler söylersiniz, beğendikleriniz var mı aralarında?
Sadece ‘Bir Başkadır’ı çok beğendim. Diğerleri pek benlik değil.
Haluk Bilginer ve Demet Akbağ gibi usta isimlerle daha önce de çalışmıştınız, bir yönetmen olarak ikisiyle yeniden bir araya gelmek nasıl?
Harika, kapris yok, mızırdanma yok, yaratıcılık ve konsantrasyon ve de eğlenceli bir yetenek gösterisi var. Ne istediysem yaptılar bir de.
“Elçin ile yeni tanıştım ve çok etkilendim. Ekran yüzü olarak nefis ama aynı zamanda kendini tehlikeye atabilecek kadar farklı rollere de uygun.”
Elçin Sangu ve Fırat Tanış da filmdeki performanslarıyla çok etkileyici, onlarla yollarınız nasıl kesişti?
Fırat ile uzun yıllardır tanışır ve çalışma fırsatı kollardım. Türkiye’nin en yetenekli erkek oyuncularındandır. Elçin ile yeni tanıştım ve çok etkilendim. Ekran yüzü olarak nefis ama aynı zamanda kendini tehlikeye atabilecek kadar farklı rollere de uygun. İyi oldu.
‘9 Kere Leyla’ kadına şiddete karşı çok önemli mesajlar içeren bir film, ülkemizde hâlâ İstanbul Sözleşmesi bile tartışılırken, siz kadına şiddeti ve kadın ölümlerini nasıl değerlendiriyorsunuz, filmin bu yöndeki misyonundan bahsedebilir misiniz?Filmin misyonundan çok, ilham verici olmasından umutluyum. Erkeklerin asla kopamayacakları karşı cinse karşı böyle yok edici bir şiddet gösterebilmeleri tamamen kültüreldir. Genlerimizde yok, yaratılış bu yönde değil. Bu ilkel hatayı asla affetmemeli, sürekli ve çeşitli şekillerde ortaya dökmeli, eleştirmeli ve dönüştürmeliyiz. Hikâye anlatıcıları, ben dahil, son yıllarda bu konuya çok önem verdiler… Hikâyeler etkili olacak sonunda.
SETTE ÇAYCIMIZIN BİLE İŞİNE KONSANTRE OLMASINI İSTERİM
Filmde ayrıca sinema sektörüyle ilgili de mesajlar var, özellikle pandemiyle birlikte sinema sektörünün geleceğini ülkemizde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biraz daha kötüye gider, sonra düzelir… Umuyorum insanlar, pandemi sonrasında büyük bir hasretle sinema, tiyatro, konser, maç gibi ‘bir arada eğlenilen ve düşünülen’ ritüellere geri dönecekler… Sadece sinema salonlarını kaybetmekten korkuyorum…
Yönetmen olarak sette ne gibi kurallarınız vardır, çekimler sırasında tahammül edemediğiniz şeyler neler mesela?
Herkesin, çaycımızın bile, yapılan işe konsantre olmasını arzu ederim. Bunu sağlayabilmek için de ciddi çaba gösteririm. Gerisi, yapımcının kurallarıdır.
Son dönemde izlediğiniz ve beğendiği- niz Türk filmleri hangileri?
‘Kelebekler’ (Tolga Karaçelik) ve ‘Kovan’ (Eylem Kaftan).
Kariyerinizde tiyatronun da büyük bir önemi var, tiyatro ile ilgili yeni projeleriniz olacak mı?
Bakalım, pandemi herhalde benim tiyatro projelerimi iki yıl öteledi. Arada çekmem gereken sinema filmleri var. Vakit kalırsa!
Biraz da Agora Meyhanesi’nden bahsetmek istiyorum, pandemi süreci nasıl etkiledi meyhaneyi, bu süreçte kepenk indiren çok mekân oldu, siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?
Nişantaşı şubesini kapattık 1 yıl önce ama Balat Agora devam ediyor. İşi ortaklarıma teslim ettim şu sıralar. Az müşteriyle ama yaşamaya devam ediyor… Hâlâ da çok beğeniliyor mezelerimiz.
En sevdiğiniz mezeler neler, Agora Meyhanesi’ne hiç gelmemiş birine mutlaka tadın diyeceğiniz seçenekler hangileri?
Tekmili fava ve soğuk kuzu pancetta!
Bildiğim kadarıyla bu ara Bursa’dasınız, orada nasıl geçiyor günleriniz, İstanbul’un son hali tedirgin ettiği için mi uzak kalmayı tercih ediyorsunuz? Kendime ve aileme bir ev yapıyorum. Dededen kalma eski bir evi ve bahçeyi restore etmeye çalışıyorum. Doğa çok iyi geliyor. Evet, pandemi açısından da ciddi faydası oldu.
RÖPORTAJ: ZEYNEP GÜLER CEYLAN