Yönettiği ‘Çoğunluk’ ve ‘Rüzgârda Salınan Nilüfer‘ filmleri ve Türkiye’nin ilk internet dizisi ‘Masum’ ile ulusal / uluslararası ödüller kazanırken gönüllerimizi de çelen Seren Yüce’nin ilk podcast dizisi ‘Denge’m’, Spotify ve tüm podcast platformlarında dinlenebilir. Yedi bölümlük bilim kurgu dizide umudunu kaybeden Hazım isimli bir matematikçi, kafasına yerleştirilen çiple ilişki yaşıyor ve zamanla çipten gelen sese âşık oluyor.
BERNA ABİK
Podcast dizisini nasıl tanımlarsın? Radyo tiyatrosu ile arasında ne fark var?
Görüntüsüz sinema olarak tanımlamak isterim. En azından ben öyle davranmaya çalıştım. Radyo tiyatrosuyla arasındaki fark, herhalde günümüz teknolojisinin yarattığı fark olabilir. Seslerle oynama, manipüle edebilme açısından daha gerçekçi ya da çeşitli mekan ve atmosfer yaratma şansı doğuyor. Nihayetinde sinema gibi bu da tiyatronun bir uzantısı, ve hikaye anlatmanın bir biçimi.
Görünmeyen/ izlenemeyen bir senaryonun yönetmenliğini yapmak nasıl bir deneyimdi?
Aslında fiziki olarak bambaşka olsalar da, temelde karakter kurmak ve onları mekanlarında düşünmek anlamında çok büyük bir fark yok. Tabii ki görüntü yerine ses ve diyalog üzerinden düşünmek gerekiyor, lafların vurguları önem kazanıyor ama film çekerken de diyalogların nasıl söylendiği temel prensiplerden biri. Bu anlamda ikisini birbirinden çok ayıramam. Hatta imaj olmadığından daha soyut bir alan yaratıyor kendiliğinden, ve bu daha rahat ve esnek bir kurgu yaratabilme şansı veriyor. Bu anlamda en az film kadar heyecan verici bir alan.
‘Murat Gülsoy – Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’ kitabından yola çıkarak yazmışsın bu senaryoyu. Seni tetikleyen his/ duygu neydi?
Son dönemde beyin görüntüleme ve çalışma prensipleriyle ilgili fazlasıyla bilginin açığa çıkmasıyla bu konuyu düşünmekle çok zaman harcadım. Kitapla karşılaşınca, kitabın üzerine oturtulduğu fikir bana da çıkış noktası sağladı. İki kişinin aynı bilinçte buluşma hali karakterle ilgili bir şeyler anlatabilme fırsatı yaratmış oldu.
‘Denge’m’in senaryosunda ‘mülkiyetçilik’ kavramı işlenmiş gibi.
Burada dokunulmaya çalışılan, kişinin çevresini yani kendi topluluğunu ve doğayı kendi gördüğü yerden kurgulaması ve onlara her aşamada sahip olmaya çalışması. Ulaşabildiği tüm tüketim mallarına sahip olmaya çalışırken ilişkide olduğu tüm kişilere de sahip olabilmek, onları kendi görmek istediği şekillere sokabilmek arzusu. Bu güdüleriyle yaşarken de insanın kendinin, icat ettiği teknolojinin mülkü durumuna düşmesiydi bir yanıyla.
Sırada Netflix için çekilecek ‘Kod Adı Kulüp’ var sanırım. Konusu nedir, ekipte kimler var ve ne zaman yayınlanması planlanıyor?
Dizinin yayın tarihi hakkında önümüzdeki sene içinde yayınlanacağı tahmininde bulunabilirim sadece. Geri kalanı için basında çıkandan daha fazlasını söylemek için erken..
RÖPORTAJ: BERNA ABİK