1. Capri
Balayı çiftlerinin de gözdesi olan Capri, Napoli Körfezi’nin girişinde yer alan küçücük bir ada.Gözünüzde canlanması için bizim Büyükada kadar düşünebilirsiniz. Ne var ki ünü de, turizm potansiyeli de kıyaslanmayacak kadar büyük. Lüks villaları, her yandan fışkıran limon ağaçları, zamanın nasıl aktığını anlamadığınız keyifli kafeleri ve muhteşem manzaraları ile Capri sadece ana karadan değil, andan da bağımsız…
Sonbahar ve kış aylarında gereksiz kalabalıkların el ayak çektiği ada, Capri ve Anacapri olmak üzere iki bölüme ayrılıyor. Kalabalık noktalar Capri’de toplanıyor, lüks villaların yer aldığı Anacapri ise daha sakin. Adanın ana limanı Marina Grande, Capri bölümünde yer alıyor, burası turistlerin ilk adım attığı yer.
Hediyelik eşya dükkanlarını, restoranları ve adadaki tüm ulaşım araçlarının duraklarını burada bulabilirsiniz. Capri’nin en hareketli yerlerinden olan Umberto I Meydanı da bu limana bir füniküler mesafesinde. Geçmişte halk pazarı olarak kullanılan bu meydanı yerel halk Piazzetta olarak adlandırıyor.
Özellikle yaz aylarında tam anlamıyla bir insan seli var ki bunda meydanı dolduran sayısız kafenin etkisi büyük. 1938 yılında Rafaella Vuotto isimli bir adalı bu meydandaki barının önüne birkaç sandalye atmış. Sanki herkes böyle bir girişimi bekliyormuş gibi birbiri ardına açılan kafelerin sandalyeleriyle meydan dolmaya başlamış. Caprili turistler burayı bir buluşma mekanı olarak seçmekten oldukça memnun.
Meydanda bir katedral yükseliyor. Ünlü Quisisana Hotel ve lüks dükkanlar da burada bulunuyor. İmparator Tiberius için yaptırılan ve ölümüne dek yaşadığı Jovis Villası da Capri’de görülmesi gerekenler arasında. Napoli Körfezi manzaralı villaya, merkezden yürüyerek yaklaşık 40 dakikada ulaşabilirsiniz.
ADANIN EN YÜKSEK NOKTASINA TELESIYEJ YOLCULUĞU
Anacapri bölgesine gitmek için merkezden minibüslere binebilirsiniz. Adanın en yüksek noktası olan Solaro Dağı bu bölgede yer alıyor. Tepeye kadar minibüslerle çıktıktan sonra, telesiyeje binerek en yukarıya kadar ulaşabiliyorsunuz. Bu yolculuğa değecek bir manzara selamlıyor sizi, böyle güzel manzaraları her zaman göremeyeceğinizin farkına varmanız birkaç saniyenizi alıyor ve geriye anın tadını çıkarmak kalıyor.
Tepe deniz seviyesinden 412 metre yükseklikte bulunuyor. Anacapri’de, İsveçli doktor Axel Munte’nin villası San Michele’yi ziyaret edebilirsiniz. Munte’nin 50’ye yakın dile çevrilen ünlü otobiyografik eseri San Michele’nin Hikayesi kitabının kahramanı olan villa, harika bir panoramik manzaraya sahip. Punta Carena adlı deniz fenerini de Anacapri’deki görülecekler listenize ekleyebilirsiniz.
GÜNEŞİN MAVİYE BOYADIĞI MAĞARA
Sadece küçük bir ada diye düşünmeyin, Capri’ye birkaç gün ayırarak gidin ve görecekleriniz arasına mutlaka Mavi Mağara’yı da alın. Orijinal adı Grotta Azzurra. Güneş ışınlarının mağarada oluşturduğu masmavi görüntü muhteşem. Marina Grande’den kalkan tekneler ile ulaşabilirsiniz. Yüksekliği sadece 1,5 metre olan mağaranın girişi çok alçak. İçeriye küçük kayıklarla girebiliyorsunuz, herkesin başını eğmesi gerekiyor.
Aslında çok eski bir mağara olmasına rağmen Alman Şair August Kopisch sayesinde bu kadar meşhur olmuş. Şimdilerde ise özel tur yapılan, girişte ücret ödeyeceğiniz kadar popüler bir yer haline gelmiş. Adanın etrafında yaklaşık iki saat süren tekne turu yapabilirsiniz. Mavi Mağara dışında çok sayıda başka mağarayı görme ve tekneden denize girme imkanınız olacak.
MAGAZİN BASINI KAMPTA
Tarih boyunca imparatorları büyüleyen Capri, 1960’lardan itibaren de ünlülerin gözdesi olmuş. Tatil için Capri’yi tercih edenler saymakla bit – miyor. Elizabeth Taylor’dan Brigitte Bardot’ya, Frank Sinatra’dan Jacqueline Onassis’e, Mariah Carey’den, Julia Roberts’a kadar sayısız ünlü, adanın büyüsüne kapılanlar arasında. Dolayısıyla adadan magazin basını hiç eksik olmamış. Sanatçılar, politikacılar, sporcular ve iş dünyasının patronları hala Capri’nin müdavimi.
İMPARATORLARIN AŞKI, ÜNLÜLERİN GÖZDESİ
Zaman çizgisinde 2000 yıl geriye gidin… İmparator Sezar Augustus bu adaya ayak basmış ve öylesine etkilenmiş ki adeta aşık olmuş. Tarih tekerrür etmiş, bu kez İmparator Tiberius hayran kalmış Capri’ye, adaya taşınıp yaşamının sonuna dek burada yaşamış. Bunları düşününce, tarihi adanın ‘cennet bahçesi’ anlamına gelen ismini boşuna almadığını düşünmemek elde değil. Aklıma İngiliz Yazar D.H. Lawrence geliyor; “Dedikodulu, villalarla dolu, kat kat kireç taşlarıyla bezenmiş, cenneti çok andıran ama dünyayı hiç andırmayan bir yer” diye anlatıyor Capri’yi.
Capri, Porto Smeralda ve Kuzey Kıbrıs… Tarihi güzellikler, masmavi denizler, keşfedilecek harika lezzetler… Hepsi bu üç seyahat rotasında sizi bekliyor…
CAPRILI TURİSTLER UMBERTO I MEYDANI’NI BİR BULUŞMA MEKANI OLARAK SEÇMEKTEN OLDUKÇA MEMNUN.
CAPRİ LEZZETLERİ
Capri’de limondan yapılan lezzetler çok ünlü. Bizdeki limonlar gelmesin aklınıza, adaya özgü portakal büyüklüğündeki limonlar adalılar için hem içecek hem yemek malzemesi. Limonçello isimli likörleri dünyaca meşhur. Limonataları da harika. İtalyan mutfağının klasik lezzetlerine deniz ürünlerini de eklediğinizde zengin menüler çıkıyor karşınıza.
Bodrum ve Datça’da da şube açan Il Riccio ilk önerim. Michelin yıldızlı restoranın yemekleri müthiş ama en çok tatlıları aklınızı başınızdan alıyor. Öyle bir tatlı büfesi var ki görüntüsü de lezzetleri de uzun süre hafızanızdan silinmeyecek. Adadaki bir diğer Michelin yıldızlı restoran L’Olivo’da yemek yemek adeta bir ritüel, servis de müthiş.
Limon ağaçları altında İtalyan mutfağının tadını çıkarmak isterseniz adresiniz Paolino olsun. Al Grottino ise Capri’deki en eski restoranlardan biri; makarna ve kırmızı et seçenekleri çok başarılı. Pizza için Aurora’yı tercihleriniz arasında ekleyin; carpaccio da deneyebilirsiniz. La Fontelina Plajı’nda ise hem denize girebilirsiniz hem de lezzetli yemeklerin tadını çıkarabilirsiniz.
NEREDE KALINIR?
CAPRI PALACE Anacapri’de yer alan Capri Palace muhteşem tanımını sonuna kadar hak eden bir otel. Özellikle sanat ve tasarım meraklıları için hazine değerinde. Otelden çok bir müzeyi andırıyor. Lobisi ve otelin birçok noktası dikkat çekici sanat eserleriyle dolu. Rafine bir zevkle döşenmiş odalardan ve teraslardan gün batımları adeta bir görsel şölen. Yüzme havuzuna sahip otelin restoranı hem sunumları hem lezzetleriyle oldukça başarılı. Kendine ait bir plajı da var.
☎+39 081-97 80 011 • capripalace.com
OTEL CEASAR AUGUSTUS Vezüv Yanardağı ve Napoli Körfezi’ne bakan muhteşem bir manzaraya sahip.
☎+39 081 8373395 • caesar-augustus.com
J.K. PLACE Limana yakın olan J.K. Place adadaki en güzel manzaralı oteller arasında. Beyazın yarattığı huzur ve derinlik hissinin lacivert ve siyahın etkileyiciliğiyle birleştirildiği modern hatların öne çıktığı bir tasarım anlayışına sahip.
☎+39-0818384001 • jkcapri.com
VILLA SARAH Aile işletmesi olan Villa Sarah, daha makul fiyatlı bir seçim. Az eşyanın sadeliği ve muhteşem deniz manzarasıyla huzurlu bir konaklama deneyimi sunuyor.
☎+39 081-837 78 17 • villasarah.it
2. SARDİNYA ADASI
ZÜMRÜT SAHİLLERE YELKEN AÇIN
Geçtiğimiz yaz dünyanın en prestijli yat yarışlarından biri kab ul edilen Loro Piana Regatta’sına gittim. Bu heyecanı yaşayanlardan biri olmak muhteşem bir deneyimdi. İtalya’nın Sardinya Adası’nın Porto Sme ralda denilen kısmında yapılan yarışlar bana apayrı bir dünyanın kapıla rını açtı…
ADA TARİH MERAKLILARININ İLGİSİNİ ÇEKEN ARKEOLOJİK KALINTILARIN YANI SIRA ÜZÜM BAĞLARI VE ZEYTİNLİKLERİYLE DE ÜNLÜ.
Akdeniz’deki en büyük ikinci ada Sardinya; ilki ise Sicilya. Turkuazın ve zümrüt yeşilinin harmanlandığı koyları tam bir doğa harikası. Tekneyle koyları dolaşmak, dalış yapmak bölgeyi tercih edenlerin vazgeçilmez aktiviteleri arasında. Sörf ve doğa yürüyüşü gibi sporlar da çok popüler. Ada tarih meraklılarının ilgisini çeken arkeolojik kalıntıların yanı sıra üzüm bağları ve zeytinlikleriyle de ünlü. Güneydeki Cagliari ve civarı pek ilgimi çekmemişti ama kuzeydeki Porto Smeralda adeta cennet.
Adını son yıllarda sıkça duyduğumuz ve zümrüt sahiller anlamına gelen bu yer Hollywood yıldızlarının, dünyaca ünlü futbolcuların ve jet sosyetenin tatil tercihi. Bölgenin coğrafi yapısı, küçük adalardan oluşan bir takımada görünümünde. Bu da yat yarışları için doğal bir parkur sağlıyor. Her sabah yarış öncesi hava koşulları etkinlik komitesi tarafından kontrol edilerek, rota belirleniyor.
AMATÖRLERİN PROFESYONELLERLE İMTİHANI
Dünyaca ünlü lüks tüketim markalarından Loro Piana’nın adını taşıyan ve firmanın düzenleyicisi olduğu yat yarışları, denizcilik tutkunlarının heyecanla takip ettiği bir etkinlik. Yarış; süper yat sahiplerini, profesyonel yatçıları, yelken sporcularını ve benim gibi amatörleri aynı organizasyonda buluşturan yelpazeye sahip. Loro Piana’nın yatçılık sektöründeki tüketiciler ile kurduğu bağları güçlendirmek adına gerçekleştirdiği bu prestijli organizasyon, 2009’dan bu yana yılda iki kez düzenleniyor. Diğeri de kışın Karayipler’deki İngiliz Virgin Adaları’nda yapılıyor.
4 gün süren regatta’da, 4 farklı yarış yapıldı. 21 süper yatın giderek daha da heyecan verici hale gelen yarışlarına tanıklık ettim ve Loro Piana’nın sahibinin yatı My Song’da yarıştım. Porto Cervo bu zümrüt sahillerde lüks markaların deyim yerindeyse çıkartma yaptığı bir yer. Adaya gelen turistlerin dünyanın en zengin isimlerinden oluşması, açılan mağazaların profiline de yansımış. Ünlü markaların birbiri ardına sıralandığı dükkanlar, alışveriş yaparken etiketine bakmayı sevmeyenlerin tercihi. Zaten alışverişlerin çoğu da ihtiyaçtan değil keyiften yapılıyor.
NEREDE KALINIR? NE YAPILIR?
Porto Smeralda kaliteli çok sayıda konaklama alternatifini bulabileceğiniz bir yer. Ben Cervo Hotel’de kaldım. Merkezi konumuyla adadaki dinamik havayı soluyabildiğim bir yerde olmak keyifliydi. Lüks markaların mağazalarının birçoğu otelin çevresinde bulunuyor.
Cala di Volpe, Pitrizza ve Romazzino da beğendiğim oteller arasında yer alıyor. Pitrizza’nın yemek fiyatları sabit. Bir salata bile yeseniz 200 Euro ödüyor – sunuz! Aklınızda olsun barda yemek fiyatları daha ucuz. Harika bir manzaraya sahip olan La Stazzu’da yerel lezzetleri deneyebilirsiniz.
SanGiovanni Sardinya mutfağının iyi bir temsilcisi. En iyi suşi mekanları ise You ve Finger’s. İtalyan mutfağı için Fratti Rossi ile güzel bir manzarası olan bir koyda yer alan Tanit’e gidebilirsiniz. Gianni Pedrinelli ise elit bir kesimin gittiği ama fiyatların yüksek olduğu bir alternatif.
Benim en sevdiğim yerlerden biri ise gün batımı içkisi ya da yemek sonrası eğlence için gidilen Phi Plajı oldu. La Maddalena Takım Adaları çok güzel. Porto Cervo veya Poltu Quatu’dan kiralayacağınız bir tekneyle gidebilirsiniz. Porto Rotondo’da yürümek Porto Smeralda’nın atmosferini hissetmek için en doğru adreslerden biri.
Piccolo Pevero, Grande Pevero, Spiaggia del Principe ve Lis – cia Ruja benim bu bölgede en sevdiğim plajlar oldu. Bir de YCCS dedikleri Costa Smeralda Yat Kulübü’ne bayıldım. Bana rafine ve sofistike bir tatilin tanımı gibi geldi.
3. GİRNEDEN BAFRA’YA
Beşparmak Dağları ve sahil arasına sıkışmış olan Girne, Kuzey Kıbrıs’ın en şirin kenti. 2000 yıllık tarihe sahip olan şehir 70 kilometre mesafedeki Türkiye kıyılarına bakıyor. Girne Kalesi’ne sırtını veren at nalı şeklindeki limanı, kafe, restoran ve otele dönüştürülen eski yapılarıyla, hoş bir Akdeniz atmosferine sahip. Limanın en güzel görüntüsü için kaleye çıkın. Kaledeki 2300 yıllık batık gemi Akdeniz’in en eski ikinci batık ticaret gemisi olarak geçiyor.
Girne’ye beş kilometre mesafede bir dağ köyü olan Bellapais (Beylerbeyi) hem adanın en turistik noktalarından biri hem de İngiliz yazar Lawrence Durrell’in yaşamak için seçmiş olduğu yer. Adı Fransızca’daki Barış Manastırı’ndan gelen Bellapais adanın en görkemli yapılarından biri. Günümüze kalan bölümü Fransa Kralı 3. Hugh tarafından inşa edilmiş. Ada Osmanlılar tarafından alınınca manastır ibadet için Ortodoks Rumlara verilmiş. Avlusundaki Roma dönemine ait lahitler eskiden rahipler tarafından lavabo olarak kullanılmış! Manastır Doğu Akdeniz’deki Gotik sanatın en güzel örneğini sergiliyor. Altında göz alabildiğine Akdeniz uzanıyor.
Gökyüzüne çıkan 480 merdiveni ve masalsı havasıyla, Girne’ye 10 kilometre mesafedeki St. Hilarion Kalesi dediklerine göre Walt Disney’in ‘Uyuyan Güzel’ masalındaki kaleye ilham kaynağı olmuş. Buffavento ve Kantara kaleleri gibi adayı Araplardan korumak için yapılan üç kaleden biri olan St. Hilarion adını bir azizden alıyor. 732 metre yüksekliğindeki Kraliçenin Penceresi’nden görünen manzara gerçekten muhteşem.
Zirvesinde Prens John Kulesi’nin bulunduğu kaledeki canlandırmalarda şövalyeler döneminde yaşamın nasıl olduğunu görüyorsunuz. Girne yakınlarındaki Karmi (Türkçeleştirme çerçevesinde Karaman demişler) benim en etkilendiğim yerlerden biri. Köy meydanında küçük bir kilise var. Ara sokaklardaki evlerde ince zevklerin yansımalarını görüyorsunuz. Etrafa huzur hakim. Sanki zaman bu köyü es geçmiş gibi Manzaralar çok güzel. Levant Restaurant’da (Tel:0392 833 25 59) soluklanın. Bana göre adanın en güzel plajları Bafra bölgesinde yer alıyor. Ayrıca Apostolos Andreas Manastırı, Kanakaria Kilisesi, Ayia Trias Bazilikası, Kantara Kalesi, Philon Kilisesi, İskele İkon Müzesi ve Kral Mezarları görülecek yerler arasında bulunuyor.