Kırım Savaşı sonrasında birçok yabancı tüccar İstanbul’a gelerek Avrupa’daki mağazaların örneklerini açtı. Bu mağazalar o dönemde çok ilgi gördü. İşte Beyoğlu’nun eski bonmarşeleri ve hikayeleri…
İstanbul’un yeni sakinlerinin şehre taşıdığı en büyük yeniliklerden bir tanesi, başta kıyafet ve hazır giyim olmak üzere içlerinde birçok ürünün satıldığı büyük mağazalar yani o devrin alışveriş merkezleri oldu. İstanbullular ise tüm bu mağazaları Paris’teki ünlü bir mağazanın adıyla, Bon Marché olarak andılar. Yine bu ismi yani Bon Marché adını taşıyan bir mağaza vardı ki, hem bu tür mağazaların öncüsü olmuş, hem de İstanbul tarihinin önemli mekanlarından bir tanesi haline gelerek romanlara dahi konu olmuştu. Mağazanın kurucusu olan Bortoli Kardeşler Kırım Savaşı’nın ardından İstanbul’a yerleştiler ve ilk mağazalarını İstiklal Caddesi’nde 297 numaralı dükkanda, bugün Mısır Apartmanı’nın bulunduğu yerde açtılar. Paris ve Marsilya’dan getirttikleri kıyafetleri ve çeşitli eşyaları satan Bartoli Kardeşler’in işleri umduklarından da iyi gitti ve kısa süre sonra daha büyük bir yer arayışına girdiler. Neticede karar kılınan yeni mağaza Banker Alleon Ailesi’nin İstiklal Caddesi üzerindeki konağı oldu. Bugün Odakule’nin yükseldiği arazinin üzerinde bulunan Alleon Konağı, Bartoli Ailesi tarafından satın alınarak, tüm İstanbul’un ihtiyaçlarını karşılayacak bir mağaza olarak yeniden düzenlendi. Konağın üst katı ise Bartoli Ailesi’nin ikameti için ayrıldı.
Bon Marché’nin hem İstiklal Caddesi hem de Tepebaşı tarafından giriş kapıları bulunuyordu, her türlü eşyanın bulunduğu, farklı gelir gruplarından hemen herkese hitap eden bu büyük mağaza, iki kapılı olması sayesinde İstanbullular tarafından aynı zamanda bir geçit olarak da kullanılıyordu. Çocukluk günlerinden itibaren bu mağazanın sadık müşterileri arasında yer alan Said Duhani, hatırlarında Bon Marché’de satılan ürünleri şu satırlarla anlatıyordu:
“Biraz ileride daha çok Paris ve taşra şehirlerindeki büyük mağazaları hatırlatan Bortoli Biraderler’in bonmarşesi yer alıyordu. Burada yok yoktu: her çeşit ev eşyası, maroken bölümü, kağıt, avcılık, parfümeri, kuyumcu, bronz eşya, oyuncak bölümü, gözlükçü, fotoğraf bölümü, eczane, eldiven, tuhafiye, kadın çamaşırları, giysileri, şemsiyeleri satan reyonlar, porselen, kristal, kuyum işleri, Saksonya porselenleri, Gallé vazoları, şekerci, şaraplar, likörler, konserveler, yolculuk gereçleri, sepetler, ısınma aletleri, yatak takımları vs.” İstanbul Ticaret Odası’nın kayıtlarına göre Bon Marché’nin İstanbul’dan başka Bükreş, Kahire, Napoli, Floransa, Palermo, Marsilya ve Cezayir’de de şubeleri vardı. Fakat 1926’da İstanbul’daki şube el değiştirdi ve mağazayı Galata’da da hazır giyim mağazaları olan Viyana Musevisi Karlmann satın aldı ve bundan sonra mağaza Karlmann Bonmarşe’si veya Karlmann Pasajı isimleriyle anılır oldu. 1970’lerin başında ise pasaj yıktırılarak 1976’da yerine bugünkü Odakule inşa edildi. Bu mağaza dışında da Beyoğlu’nda birçok bonmarşe mevcuttu. Osmanlı üst ve orta sınıfının Londra ve Paris modasını takip edebildiği başlıca merkezlerden bir tanesi yine İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Mir et Cottereau’du. Merkezi Paris’te bulunan bu mağaza da 1850 yılında İstanbul’da da kapılarını açmıştı. Ayrıca Hazzapulo Pasajı’nın 7 ve 8 numaralı mağazalarında da Louvre isimli bonmarşe bulunuyordu ki burada da her türlü yünlü, ipekli, kaşmir, kadife kumaşlı elbiseleri, eldiven, cüzdan, sigara tabakası, broş gibi malzeme ve aksesuarları bulabilmek mümkündü. Louvre’un muadili ise yine çeşit çeşit kumaşların, eldivenlerin, şemsiyelerin ve dantellerin ayrı ayrı reyonlarda satıldığı yine İstiklal Caddesi üzerinde yer alan Au Lion mağazasıydı. Şehrin ünlü bonmarşelerinden Baker de yine Kırım Savaşı sırasında İstanbul’a gelmiş olan George Baker ve M. Hayden isminde iki İngiliz tarafından 1860’ta kuruldu. M. Hayden daha sonra ortaklıktan ayrıldığı için mağaza Baker adıyla anılır oldu. İstanbul’da dört şubesi bulunan Baker’in iki mağazası İstiklal Caddesi üzerindeydi. Baker’da diğer bonmarşelerde olduğu gibi kıyafetten mobilyaya, spor aletlerinden çeşit çeşit saatlere kadar hemen her şeyi bulabilmek mümkündü. Diğerlerine göre daha uzun ömürlü bir işletme olan Baker 1948 yılına kadar varlığını devam ettirebildi. Bir başka ünlü mağaza ise daha sonra Bazar du Levant ismini alacak olan Alman Pazarı’ydı. Bu mağazada da hemen her türlü ithal ürünü bulabilmek mümkündü. Hatta o kadar ki mağazada her türlü kıyafet, mobilya ve aksesuardan başka çok sayıda doldurulmuş hayvan da bulunuyordu. Bu sayede müşteri ağını genişleten mağaza birçok ünlü ismin yanı sıra Sultan İkinci Abdülhamid’i bile müşteri listesine ekleyebilmişti. Dönemin şahitlerinden Said Duhani bu mağaza ve ünlü müşterisi hakkında şunları söylemektedir: “Daracık bir sokaktan sonra işte Mösyö Paluka’nın işlettiği Bazar du Levant (önceleri Alman Pazarı). Burada hemen her kalite ve fiyatta bir yığın şey satılırdı. Ama özellikle müşterileri bin bir tik tak’la selamlayan duvar saatleri ve guguklu saatler. Maymunlar, adalardan getirilmiş kuşlar ve diğer kanatlı türler, egzotik hayvanlar mağazanın en zengin reyonlarını doldururlardı. Bu nadir hayvanların en sadık müşterisi Sultan Abdülhamid’di. Mösyö Paluka da bu ünlü müşterisini her zaman memnun etmek istediğinden, hayvan koleksiyonunu eksiksiz tutmak için çırpınırdı.”
Son olarak İstanbul’da hazır giyimi başlatan isimlerden bir tanesi olan Mayer’den bahsetmek gerekir. Geçtiğimiz günlerde Elmar Samsinger ve Adelheid Mayer’in bu işletme hakkında hazırladıkları ve İstanbul tarihi için de birçok bilinmezi aydınlatan Mayer Mağazaları isimli kitapları Kitap Yayınevi tarafından yayımlandı. Mayer Ailesi de Avusturyalı Musevi bir aileydi ve 1840’lardan itibaren mağazacılıkla uğraşıyorlardı. Hazır giyim işine ilk Viyana’da başlayan aile İskenderiye, Kahire ve Selanik’teki şubelerin ardından İstanbul’da da mağazalarını açtılar. Diğer birçok işletme gibi Mayer de 1882’de önce Tünel Meydanı’nda İstanbullular ile buluştu, işler iyi gidince de Maison de Confection Mayer adıyla Karaköy ve Eminönü’nde de şubeler açıldı. İstanbul’un ilk bonmarşeleri önce Varlık Vergisi, sonrasında önü alınamayan göçle beraber İstanbul’un değişen toplumu ve nihayetinde 6-7 Eylül olaylarındaki yağmalar nedeniyle birbiri ardına yok olup gittiler.Mayer mağazası ve mağazanın son işletmecisi George Mayer de tüm bunlara şahit oldu, Mayer mağazası da yağmadan payını aldı ve mağazadaki eski çelik kasa hariç hemen her şey yağmacılar tarafından param parça edildi. Her şeye rağmen George Mayer direnmeye ve İstanbul’daki mağazayı devam ettirmeye çalıştı ve 1971 yılına kadar da varlığını devam ettirdi. 1971 yılında George Mayer, 90 yıla yakın bir süredir İstanbul’da varlığını sürdüren mağazasını satarak İstanbul’dan ayrıldı ve böylelikle eski İstanbul’un sembollerinden bir tanesi olan şehrin son bonmarşesi de tarihteki yerini almış oldu.
Yazı: Saro DADYAN