Burası 30 yıldan uzun süredir aynı yerde hizmet veriyor ve bunu başaran çok fazla esnaf lokantası yok. Socrates Dergi editörü Atahan Altınordu iki ay önce kendisini yıllardır ailesinin işlettiği bu dükkânın başında buldu. Bilmediği bir yolun ilk günlerini ondan dinledik.
4. Levent Ata Lokantası, bugün bulunduğum konum nedeniyle söylemiyorum, hayatım boyunca dışarıda yemeyi en sevdiğim yer oldu. Lokantanın yemeklerini 1996-2018 arasında genellikle annem yaptı ve evet, bu nedenle seviyor olabilirim. Sonuçta damak tadı anne eliyle ilişkili olarak gelişiyor. Fakat sevgimde yalnız değilim. En basitinden, editörlüğünü yaptığım Socrates’in sanayi sitesine taşınmasında bile bir miktar pay sahibi burası, hepimiz çok seviyoruz. Türkiye’nin yaşadığı tüm ekonomik, kültürel ve çevresel değişimlere bir şekilde direnip 1989’dan bu yana varlığını sürdüren çok fazla esnaf lokantası olmadığını da düşünürsek, bu lokanta kendini sevdiren bir yer.
Aslında dedemin yıllar boyunca Anadol parçaları sattığı bir dükkânmış. 1987’de vefat etmesiyle birlikte babam işin başına geçmiş. O güne kadar hayatını kulüplerde diskjokeylik yaparak geçiren babam bu işi yürütemeyince, arkadaşının önerisiyle dükkânı köfteciye çevirmiş. Ve zamanla işleri büyütmüş. 2018 yılında Ata Lokantası, annemin insanüstü emeği ve babamın kimsede görmediğim titizliğiyle iyi bir noktaya gelmişti. Ancak önce annemin, sonra onun yokluğuna dayanamayan babamın peş peşe göçüp gitmesiyle kendimi, babamın 1987’de olduğu konumda buldum.
ACABA HAMİT USTA NE PİŞİRDİ?
O güne dek sanayide lokanta işletmek gibi bir hayalim yoktu. Zaten hayalini kurduğum işi yapıyordum. Hobimi işime çevirmiş olduğum son derece mutlu bir hayatım vardı. Bir lokantayı yürütmek konusunda hiçbir fikre sahip değildim. Konuştuğum neredeyse herkes, dükkânı kapatmak dışında bir seçenek olmadığını bana defalarca anlattı. Ancak annemle babamın, benim adımı taşıyan hatırasına sırtımı dönemedim. En azından denemeden bunu yapmayı kabullenemedim. Zor bir karar sürecinin, çevremden ve işyerimden gelen olağanüstü desteğin ardından kendimi lokantanın başında buldum.
Bir hafta geçmeden, kendimi bildim bileli yemeğe gittiğim; çocukken komilik yaptığım, hepsinden öte ailemin hayatını kazandığı lokantaya dair aslında hiçbir şey bilmediğimle yüzleştim. Onlarca yeni kavramla, yüzlerce yeni insanla tanıştım. Tedarikçiler, bankalar, eski borçlar, alacaklar, anlaşmalar… Ama iki ayı geride bırakırken artık deneme süreci diye düşünmüyorum, “Bundan sonra buradayım” diyorum.
Peki bu iki ayda ne yaptım? Hayat düzenimi tamamen değiştirmek ve 24 saat lokantayı düşünmek dışında; şimdilik küçük şeyler. Pandemi önlemlerini son seviyeye çıkardım, sevdiğim ayran markasıyla anlaştım, gerisini yıllardır bizimle olan ve maharetine hayranlık duyduğum ustamıza bıraktım. Babamın 30 yılda oturttuğu düzeni koruyabilmek, ardından adım adım ileri götürmek gibi bir yol haritası çizdim. Her sabah “Acaba Hamit Usta bugün hangi yemekleri yaptı?” diye düşünüp heyecanlanarak girip sabahın 9’unda hünkârbeğendi, içpilavlı hindi tandır, zeytinyağlı enginar gibi yemekler yediğim dükkândan akşam herkesten sonra çıkıyorum. Şu ana kadar her şey yolunda gitti. Lokantayı eskisi gibi işlerken gördüğüm her gün, annemle babamın da yeni kariyerimi bir yerden izlediğini umuyorum. Ve buna inandığım anlarda çok mutlu oluyorum.
YAZI: ATAHAN ALTINORDU