Ana SayfaCÜNEYT ÖZDEMİRCüneyt Özdemir: Hayatta kalma rekabetinin en büyük mücadelesi tuvalet kâğıdı reyonunda yaşanıyor

Cüneyt Özdemir: Hayatta kalma rekabetinin en büyük mücadelesi tuvalet kâğıdı reyonunda yaşanıyor

ABD, Kaliforniya’nın Palo Alto kasabasından bildiriyorum. İki ay önce yanlışlıkla altı adet 12’lik tuvalet kâğıdı sipariş etmiştim. Olayı anlattığımda komşular dalga geçmişti ama şu an kapımı çalıyorlar. CÜNEYT ÖZDEMİR

Bu satırları Kaliforniya’da sokağa çıkma yasağının kısmen uygulandığı Palo Alto kasabasından yazıyorum. Üç hafta, tanımadığım birine iki metre yaklaşmam yasaklandı. Yürüyüş yapabiliyordunuz ama karşıdan biri gelirse kaldırım değiştiriyordunuz. İnsan insana düşman olsa da en yakın dostumuz kapitalizm uyumuyordu. Marketler her gün yağmalanıp yeniden dolduruluyordu. Küçük işletmeler batmanın sınır boylarına çoktan gelmişti. Netflix’te film seyretmeyi bırakmış, sosyal medyadan başımı kaldırdığımda ancak birkaç fragmana bakabilecek konsantrasyon düzeyine gerilemiştim. Bir gözüm, daha fragmanın yarısına gelmeden bakmaya başladığım sosyal medyadaki felaket haberlerindeydi. Küresel bir anksiyete FaceTime, WhatsApp mesajlarından üzerime, ruhumu eriten asit yağmuru gibi yağıyordu. 

Hepimiz kendimizle kalmıştık. Memleketten 11 bin kilometre ötede yapayalnızdım. Yalnızlığı severdim oysa şimdi her mecburiyette olduğu gibi yalnızlığa mecbur kalmak da daraltmaya başlamıştı ruhumu. Dünya yıkılıyordu ve ben çoktan s..tir etmiştim artık küçük endişeleri!  Uzun süredir hamur işi yemesem de hayatımda ilk kez makarna ve un stoklamıştım. Ara sıra mutfak raflarındaki makarnaları sayıyordum! Makarnaların raftaki varlığı kendimi tuhaf bir şekilde güvende hissettiriyordu. 

Silah dükkânlarında kuyruklar vardı. En son Bağdat’ta 2003 yılında şehir düştüğünde benzerini görmüştüm. Sebze pazarı silah pazarına dönüşmüş ve alıcıların bir kısmı diğer alıcıları soymak, silah alanlar da onları vurmak için aynı pazardan barış içinde alışveriş yapıyordu.

İki ay önce Amazon online alışverişinde yanlışlıkla altı adet 12’lik tuvalet kâğıdı sipariş etmiştim. Olayı anlattığımda komşular dalga geçmişti ama şu an kapımı çalıyorlardı. Evet, hayatın tuhaf bir dengesi ve adaleti vardı. Karaborsadan fermente üzüm suyuyla takas etmeye başlamıştım tuvalet kâğıtlarımı! Tercihimin Sauvignon Blanc olduğunu, Chardonnay’ye her daim mesafeli duruşumu biliyorlardı artık!

Pornhub evde kalan milyonlarca İtalyanı yalnız bırakmamak için premium üyeliği bedavaya çevirmiş, bu zor zamanlarda İtalyan emekçileriyle eşi benzeri görülmemiş bir dayanışma göstermişti ve neyse ki VPN burada, Silikon Vadisi’nde icat olmuştu!

Dünya yıkılıyordu ve Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’tan WhatsApp’a keneviri öven mesajlar geliyordu. “Türkiye’de serbest bırakılmalı” diye devrimci mesajlar atıyordu. Çekinerek “Siz de kullanıyor musunuz?” diye soruyordum. “Kenevir sütü kahvesi, çayı da var. Pastası harika. İnşallah suyunu da üretecek Koop” cevabını alıyordum. “İnşallah” diyordum ben de… İnşallahtı gerçekten.

Zira Hollanda hükümeti acil tedbir almış ve genelevlerle coffeeshop’ları kapatma kararı vermişti. Genelevler önünde sıra var mıydı bilmiyorum ama coffeeshop’ların önünden tuvalet kâğıdı sıralarına benzeyen fotoğraflar düşüyordu timeline’a. 

Paris sokaklarında askerler vardı bir başka karede, New York’tan Onur hangi eski dostların koronaya yakalandığını yazıyordu. Drone uçurmayı planlamıştık New York eve kapandığında. Sürreel bir gülümseme işaretiyle süslüyordum WhatsApp mesajlarımı. Ara sıra Türkiye’deki kanallara bakıyordum ne kaçırıyorum telaşıyla. Birinde koronavirüsle ilgili eşcinsellikten, anal seksten bahseden yorumcuyu seyrediyordum, başkasında bir minibüsün içinde şoför büyük oyunu tokat gibi suratıma vuruyordu. Beşiktaş-Ulus dolmuşundan alıyordum tecritteki mahrumiyetimin esbabı mucibesini. Idris Elba, Tom Hanks, ‘Game of Thrones’un sakallısı ve NBA’in Durant’ı koronaya yakalanıyorlardı.

Bir filmin ortasındaydım. Figüranı mı başrol oyuncusu mu, kurbanı mı dublörü mü  olduğumu bilemediğim bir filmdi. Rüya ya da kâbus mu diye çimdikliyordum kendimi. Sonra o panik atak başlıyordu. Raflara koşuyordum. Neyse ki tuvalet kâğıtlarım, makarnalarım duruyordu. Rahatlıyordum!

YAZI: CÜNEYT ÖZDEMİR

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Populer Yazılar