Egodan uzak, ayakları yere basan, çalışkan ve yakışıklı… Dört senedir aralıksız setlerde. Son yıllarda sevilen pek çok projede onun ismi var. Karşınızda bugünlerde ‘Erkenci Kuş’ dizisiyle ekranlara dönen Can Yaman…
Röportaj: BURÇAK ŞENER Fotoğraf: SERHAT HAYRİ Styling: ASLI PARLAK Saç: ULAŞ YENİCE Makyaj: HEDİYE ORHAN Mekan: BURC BEACH
Sizinle geçen sene kasım ayında kapak çekimimiz için bir araya geldik. Neler oldu, neler değişti hayatınızda o zamandan bugüne?
Zaman gerçekten de çabuk geciyor. O kadar zaman oldu mu? Ben o günden bugüne sanırım sürekli setlerdeydim. ‘Dolunay’ dizimizin finalinden hemen sonra ‘Erkenci Kuş’ için kolları sıvadık. Burada Can Divit karakterini canlandırıyorum ve Can Divit’i Can Yaman’dan yaratmak için son birkaç ayımda uzun mesailer harcadım diyebilirim.
Nasıl bir dizi bekliyor bizi?
Sizi çok sıcak, akıcı ve yaz akşamlarınıza eğlence katacak güzel bir romantik komedi dizisi bekliyor. Biz gerek oyuncu arkadaşlarımız gerekse kamera arkası ekibimizle geceli gündüzlü çalışıyoruz. Umarım bu emek, bu enerji de seyirciye geçecektir.
Bu kadar çok ses getiren projeden sonra yeni başlayacağınız işe karar vermek kolay olmasa gerek. Sizi ‘Erkenci Kuş’da en çok etkileyen ne oldu?
‘Erkenci Kuş’ benim beşinci projem. Projeler arasında neredeyse hiç boşluk ve ara vermedik. Yine Star TV ekranlarında yayınlanan ilk dizim olan ‘Gönül İşleri’nden bu yana gelen tüm teklifleri menajerlerim, annem ve babamla birlikte çok dikkatlice değerlendirdik. Bir proje seçiminde hem dizide canlandıracağınız karakter hem dizinin konusu ve dili karar verme aşamasında çok etkilidir. ‘Erkenci Kuşu’u tercih etmemizin en büyük sebeplerinden biri de senaryosuna ve birlikte çalışacağım ekibe çok güveniyor olmam. 5 projedir sizin karşınıza hep bambaşka bir imaj ve karakterle çıkıyorum. Mutluyum hepsi de çok sevildi.
Canlandırdığımız Can Divit karakterinin bir analizini yapmanızı istesek… Nasıl birisidir Can Divit?
Can Divit’in hayat felsefesini anlatan ve kendine kural olarak gördüğü bir cümle var ‘30 dakikada terk edemeyeceğin bir hayatı kurma.’ Bu motto ile 23 yaşında basıp gitmiş, dünya çapında insan hikayeleri çekmek, Nijerya’daki aç çocukları, elmas tüccarlarını, Kamboçya’daki hayatı anlatmakla geçmiş hayatı… İşini çok seviyor. Durmadan seyahat edip, sıradan bir insanın yaşayamayacağı koşullarda yaşıyor. Söz gelimi, 2 ay Yağmur Ormanları’nda yaşamış, Kolombiya’daki kahve üretimini fotoğraflamak için barakalarda yatmış, Hong Kong’un arka sokaklarındaki mevsimlik işçi zulmünü hikayelerken ya da Orta Doğu’daki savaşı, hep can güvenliği olmayan, yer yer tuhaf şeyler yediği, aylarca yıkanmadığı dönemler geçirmiş. Can Divit, buradaki hibrit plaza hayatına taban tabana zıt birisi. Hep gezmiş, hep sokaktaymış. Kargo yeleği ve fotoğraf makinası dışında, hiçbir maddiyat bilinci, toplumsal hırsı olmamış. Ona göre hayat başka yerlerde akıyor. Hayattaki tek takıntısı, dünyadaki adaletsizlik… Şehir hayatının küçük hesapları içinde daralıyor. Hiçbir yerde uzun süre duramıyor. Hep hareket etmesi, asla yerleşmemesi lazım… Yerleşik hayata geçerse, ruhunu kaybedip içten içe ölecekmiş gibi hissediyor. Aşk hayatı da bunun uzantısı olarak gelişmiş. Hiçbir kadına uzun vadeli sözler vermiyor. Kadınlara saygılı, baştan durumunu farklı yansıtmak, onları yanıltmak gibi bir niyeti yok.
Aranızda benzer özellikler var mı? Can Divit karakteri sizden bir şeyler taşıyor mu?
Her şeyden önce Can Divit ile Can Yaman adaş. Yani en büyük ortak özellikleri aynı isimlerini taşımaları. Ama bunun yanında da hem ortak hem ayrı yönleri de fazlaca var. Ben de öğrencilik hayatımda yurt dışında ve farklı mekanlarda uzun zaman geçirdim. Çok fazla mekan değişirdiğinizde bir yere aitlik duygusu içinizden kayboluyor. Bazen Can Divit’i canlandırırken içimdeki bu duyguyu geri çağırıyorum. O zaman Divit’le empati kurmak kolay oluyor. Bunun yanında ikimiz de spora düşkünüz. Doğa sporları ve adrenalin seviyoruz.
Peki, bu karakterin sizden en büyük farkı ne?
Sanırım en büyük farkımız hayattaki konfor düşkünlüğümüz. Can Divit anında doğaya adapte olabilen, her alanda yaşamayı becerebilen ve uyum sağlayan, gerekirse yılanla ve böcekle beslenecek kadar gözü kara biri… Ben konforuma daha düşkün biriyim. Medeniyetin bize sağladıkları ayrıcalıklardan pek vazgeçemem. Mesela kamp fikrine açığım ama uzun süre dağda yaşayıp orda yerleşke yapmak bana göre değil (gülüyor).
Rol arkadaşınız Demet Özdemir’le nasıl bir ikili oldunuz? Beraber çalışması nasıl birisi Demet Özdemir?
Demet’le ilk kez ‘Erkenci Kuş’ setinde tanıştık. Ama yaptığı işleri takip ediyor ve beğeniyordum. Projede jönet olarak Demet’in olması benim de bu işe karar vermemde önemli bir etken oldu. Çünkü partnerinizle olan iletişim ve enerji birebir ayna gibi izleyiciye geçiyor. Biz şahane bir sinerji yakaladık. Bakalım seyirciler ne düşünecekler. Demet de benim gibi hiperaktif ve çalışması çok zevkli biri. Hatta bazen o kadar eğleniyoruz ki ekip arkadaşlarımız bizim enerjimize yetişmekte zorlanıyor.
Beyaz perdede ne zaman göreceğiz sizi?
Film yapmayı ben de çok istiyorum. Hatta hem yurtiçi hem yurt dışından birçok teklif var. Ama sinema yapabilmek için size blok zaman gerekiyor. Ben dört senedir öyle bir boşluk yakalayamadığım için şimdilik gelen teklifleri değerlendiremiyoruz. Ama beyaz perdede olmayı ben de istiyorum.
Ruhunuzu en çok nasıl beslemeyi seviyorsunuz?
Kendime kendimi dinleyecek alanlar yaratarak sanırım. Çünkü sürekli duygulara şekil ve yön veren bir iş yapıyoruz. Aynı gün içinde birçok duyguyu barındıran sahneler çekmemiz gerekebiliyor. Bu da iç dünyanızda yorulmalara sebep olabiliyor. Bundan dolayı zaman zaman sessiz ve yalnız anlar yaratıyorum. Bana en çok bu iyi geliyor.
Neredeyse özel hayatınızı hiç bilmiyoruz. Gözlerden uzak yaşamayı mı tercih ediyorsunuz?
Adı üzerinde özel hayat (gülüyor). Benim özel hayatım bana kalsın istiyorum. Gerçi gizlilik için çok çaba sarf etmiyorum. Yaşadığı birlikteliklerden reklam malzemesi yaratıp ilişkileri deforme etmek benim çok tercih edeceğim bir şey değil.
Karşımızda yakışıklı, yetenekli, çalışkan, ayakları yere basan bir Can Yaman var. Peki bu kadar kusursuz bir karışım mevzu bahisken size kendinizde neyi değiştirmek isterdiniz diye sorsam…
Güzel iltifatlarınız için teşekkür ederim. Zaman herkeste neyin değişmesi gerektiğini size tecrübelerle fark ettiriyor zaten. Beş sene önceki siz, şu ankinden farklı bir kişisinizdir mesela. Bu yüzden çok spesifik bir şey söyleyemem bu soru için…
Ben ‘eskiye nazaran siz…’ desem cümleyi nasıl tamamlarsınız?
”Ayaklarım yere basıyor” diyebilirim. Yaşımızla birlikte duygularımız da gelişiyor.
‘Ah şimdi ışınlansam keşke’ dediğiniz an hangisi?
Genel olarak İstanbul trafiğinde olduğum her an ışınlanmak istiyorum. Bir yerden başka bir yere saatler süren trafik çilesini çekerek gitmek bana külfet geliyor. Bu eziyeti çekmemek için işim neredeyse bende ora da bir yaşam alanı oluşturuyorum kendime. Çoğu zaman bu durumdan dolayı işimin olduğu semtlere evimi taşıdım. Ayrıca eskiden beri kalabalıklarla aram çok iyi olmadı. Kalabalıkları sevmem ve oradan ışınlanmak isterim diyebilirim. Genel olarak olduğum yerden, ülkemden ve yaptığım işten çok memnunum.
Aşık olunca nasıl birisi oluyorsunuz?
Yalandan yüzeysel bir şey yaşamıyorum ve yaşadığım şeyin gerçekliğini de karşı tarafa hissettiriyorum sanırım. Sanırım burcumun özelliği bu (akrep burcuyum.) Zaman zaman kıskançlık duygusunu yoğun yaşıyorum herkes gibi… Üzüntüyü de, diğer negatif duyguları da… Sonra ben böyle biri değilim diyorum, kendimi bu duygularla yakaladıkça…
Güzel kadınının tanımı sizin için nedir? Nasıl bir kadın etkiler sizi?
Ben tılsımı olan, enerjisi kendine has ve zarif kadınları severim. Dünyanın ‘güzel kadın’ olarak şablonlaştırdığı kavram ben de pek geçerli değildir. Dünya görüşü olan, birikimi ve fikri olan, bulunduğu mekanda fark yaratacak ruhu olan kadınlardan etkileniyorum…
Evlilik ve çocuk sahibi olmakla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İlk projemde baba oldum, ‘Dolunay’da da vefat eden kardeşimin çocuğuyla bu sorumluluğu yaşadım… Şimdilik yeterli bana (gülüyor).
Spor ve sağlıklı yaşam… Bu kelimeler sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
Can Divit ile en büyük ortak özelliğimiz spora olan aşkımız. Çocuk yaşlarımdan bu zamana kadar birçok spor dalıyla ilgilendim. Sporsuz bir hayat düşünemiyorum. Özellikle doğa sporlarına düşkünlüğümüz konusunda çok büyük paralellikler var Can’lar arasında.
Bu yaz tatil yapma fırsatınız olacak mı? Rotanızda nereler var?
Maalesef olamayacak. Tüm yaz çalışıyoruz. Arada repo zamanlarımı denk getirebilirsem günübirlik ya da iki gün Çeşme’ye kaçıyorum.
İstanbul’dan bir yere gittiğinizde en çok neyini özlemiş olarak geri dönüyorsunuz?
İstanbul’un en çok Boğaz manzarını özleyerek geri dönüyorum. Ayrıca İstanbul’da bıraktığım annemi, babamı, arkadaşlarımı, dostlarımı ve hayatımı özlerim sanırım. Mutlu zaman geçirmek için İstanbul’da güzel bir manzara karşısına sandalye çekip oturmanız bile bazen yeterlidir.
İstanbul’da yapmaktan en keyif aldığınız şey nedir?
İstanbul Boğazı’nın karşısında güzel bir masada, sevdiğim dostlarımla sohbet etmek…
İstanbul deyince gözünüzün önüne gelen ilk fotoğraf ne oluyor?
Kesinlikle İstanbul Boğazı.
Şehrin gece yüzünü nasıl yaşıyorsunuz? Eğlenmek ve belki biraz dans etmek istediğinizde hangi semtler ve mekanlara daha sık gidersiniz?
İstanbul’un en hareketli yerlerinden biri olan Bebek’te yaşıyorum. Tabii bazen dinlenmek istediğin zamanlarda yüksek gürültüden çok dinlenmeniz mümkün olmasa da eğlenmek istediğinizde doğru adreste olmuş oluyorsunuz. Bebek’te en çok tercih ettiğim yer ise Lucca… Tüm personeli ve işletmecileriyle aile gibi olduk. Orayı kendi mekanım gibi hissediyorum.
Son olarak enerjinizi yükseltmek istediğinizde playlist’inizde en çok çalan şarkı hangisi olur?
İnsana yaşadıkça ve hayat deneyimleri arttıkça şarkılar daha anlamlı gelmeye başlıyor. Eski şarkıların sözlerini daha dikkatli daha hissederek dinliyorum mesela. Playlist’lerimde birçok DJ arkadaşımın yaptığı setler var. Eski Türkçe pop şarkılarının cover versiyonları, 90’lar Türkçe pop favorimdir.